Sunday, December 18, 2011

Social Media Sharing Trends in 2011- Infographic | Jeffbullas's Blog

Social Media Sharing Trends in 2011- Infographic | Jeffbullas's Blog:

'via Blog this'


"So What are People Sharing?

According to data from “AddThis” the sharing platform which is on more than 11 million websites and combines data from more than 1.2 billion users, the most shared categories and stories are:
Death and disasters made up 73% of the top 10 shared stories of 2011
28% of all shares on “AddThis” were about Osama Bin Laden’s death
Read more at http://www.jeffbullas.com/2011/12/15/social-media-sharing-trends-in-2011-infographic/#DI6U32jwJVlumPZF.99"

Türk kahveme dokunma - Figen BATUR - Hürriyet

Türk kahveme dokunma - Figen BATUR - Hürriyet:

'via Blog this'

"...
Bir bol köpüklü sade lütfen... Ama şeker değmiş kaşıkla bile karıştırılmasın olur mu?
Benimki az şekerli olsun şekerim ama soğuk suyla yap emi...
Ben de orta alayım ama kahvesi az olsun kızım... Kâbus gibiydi kahve yapmak!
Her seferinde de tepsiye dizilmiş fincanları bekler bulurdum. İçinde küçük kaşığıyla küçük cezve ocağın kısık gözüne sürülmüş, kahve kutusuyla şeker kavanozu tezgâha çıkarılmış olurdu. Annem cezve nerede, kahve nerede diye ikide bir sormayayım diye her şeyi önceden hazırlardı.
Ölçüye de kurallara da sıkı sıkıya uymak gerekiyordu, foyanız ortaya çıkardı hemen. Annem ‘unutma’ diye kulağımı bükerdi onlar gelmeden: Kahve yaparken soğuk suyu fincanla ölçüp cezveye koyacak, içine tepeleme bir kaşık kahve atacak, şekerli için tam, orta için yarım, az için kaşık ucuyla şeker ekleyip kısık ateşte pişireceksin...
Biliyorum diye lafını keserdim: Çok karıştırılmayacak, asla fokurdamayacak, kenarlardan kabarmaya başlayan nazlı gelin ne zaman ki ortada göbek atmaya başlar o zaman yarısı fincana alınacak, kalanı gene ateşe oturtulacak, hazret ikinci kez köpürsün diye beklenip fincana dökülecek... Yanında su getirilecek, kahvelerini aldıktan sonra lokum ya da çikolata tutulacak, tamam mı? Son uyarısı, ‘Dudak payını bırak’ olurdu hep.
..."

Sunday, December 11, 2011

Amélie

Check this video out -- Amélie (11/12) Movie CLIP - Speechless Kiss (2001) HD http://www.youtube.com/watch?v=bQutB3mYc84&feature=share via @youtube














http://www.imdb.com/title/tt0211915/

http://en.wikipedia.org/wiki/Am%C3%A9lie

Türk Çayını Kimse Böyle Anlatamaz

Check this video out -- Türk Çayını Kimse Böyle Anlatamaz - Analiz TV.flv www.youtube.com/watch?v=9OJyh_dhMTQ

"ABD'li yazar Katharine Branning'in yazdığı "Evet Bir Bardak Daha Çay İstiyorum" adlı kitabıyla ilgili yaptığı sunum, Türk çayına bakışınızı değiştirecek"


Saturday, December 10, 2011

Ice Age: A Mammoth Christmas (2011)

Ice Age: A Mammoth Christmas (2011)

Daha önce izlediklerimizin tadı pek yok. İçinde empoze edilmek istenenler çok göze batıyor. Karakterlerin güldürme vurgusu üzerine çok yoğunlaşılmış.
Yine de zamanın nasıl geçtiğini anlamadan, çok da sıkılmadan izlenebilecek bir animasyon yapmışlar.
Bittiğinde "bu kadar mı?" diyecek ve biraz olsun bekleyeceksiniz. Ama bu kadar.

Tek film olarak değerlendirseydik. hiç de kötü not almazdı.
Diğer bölümler beklentilerimizi artırıyor. Noel Babanın yardımcıları şirin olmuş.


http://www.imdb.com/title/tt2100546/


http://iceage.wikia.com/wiki/Ice_Age:_A_Mammoth_Christmas
"...
"We're gonna find Santa so I can prove to my dad he's real and we're gonna get you off that list."―Peaches[src]
Scrat finds an acorn half frozen in a pond and steps onto the slippery surface to pull it out. After pulling it out successfully, Scrat begins to ice skate with the acorn, going through a log, where he misplaces the acorn and instead mistakenly holds onto a spider, which attacks him. Meanwhile, Sid, feet still frozen, sulks about being on the Naughty List until Peaches calls on him to snap out of it: she intends to head to the North Pole with Sid, Crash and Eddie so as to convince Santa Claus to take Sid off the Naughty List, along with Crash and Eddie, who, despite their misdeeds, still want Christmas..."



Ironclad (2011)

Ironclad (2011)



"13. yüzyıl İngiliteresi’nde Rochester Kalesi’ni gaddar Kral John’a karşı savunmak için savaşmaktadırlar. Magna Carta Anlaşmasını imzalayan Kral John’un zamanında geçen hikayede..."

Dönem filmlerini sevenler için iyi bir film. Bu tarz filmler ve dizilerin tekrar yükselişte olduğu bir dönemde iyi bir film. Benzerlerinden daha çok kan içeriyor.
Bu tarz film izleyicileri kaçırmayıp izler.









http://en.wikipedia.org/wiki/Ironclad_(film)


http://www.imdb.com/title/tt1233301/







Friday, December 9, 2011

Womist 2011 ve aklıma gelenler

 Womist



Bu akşam gittiğim Womist Konserinden sonra İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Dairesinin yaptığı bu güzel etkinlikleri ne kadar az duyurabildiğine üzüldüm. Neden bu kadr güzel etkinlikler yapan bir kurum, bu etkinlikleri duyuramaz? Basılı olarak var, nette de var. Ama insanlara daha fazlası lazım. Burnumuzun dibinde hiç para vermeden veya çok az miktarlar ödeyerek gidebileceğimiz o kadar çok etkinlik var ki.
Sonrada kafelere bakıyoruz. Bir sürü genç, konuşacak konu bulamıyorlar. Konu bulamayınca ilişkiler erken eskiyor. Erken bitiyor. Nerdeyse her ilçede bir kültür merkezi var. Her kültür merkezinde de sinema, söyleşi, konser var. Çoğu ücretsiz. Ücretli olanların rakamları kahve paranızdan daha ucuz. Gidin arkadaşlar.
Tiyatroya gidin.
Sinemaya gidin.
Konsere gidin.
Söyleşiye gidin.
Sevgilinizle gidin. Bir etkinliğe gittiğinizde ilişkinize bir değer katacaksınız. Kendinize bir değer katacaksınız. 3-5 taneden sonra kültürlü insan olmaya başlayacaksınız. Kötü yanı, siz de etkinliğe giden insanlarla arkadaş, sevgili olmak isteyeceksiniz. Yalancılarla değil. Evet, nette her profilde tiyatro seviliyor. tiyatrolar boş. Kitap okunuyor. Her halde bir kitap alınıyor, sonra da kulaktan kulağa oynanıyor ki satış rakamları bu kadar düşük. Bir kaç popüler isim haricindeki konserler boş. Bu akşam salonun yarısı boştu. Womist'le gelen müzisyenlere bir bakın. o salonun en az 2 gün önceden bileti tükenmeliydi.
Tekrar Kültür ve Sosyal işler Daire Başkanlığına dönersek, bu kadar iyi işler yaparken, neden kendinizi anlatmıyorsunuz. Neden getirdğiniz kişileri anlatmıyorsunuz.
İstanbul'da bir kaç yerde gördüğüm "Ekranları" (Bilgi Ekranı, televizyonu, nasıl isimlendirirseniz...) Neden işlek yerlere koyup etkinlikleri tanıtmazsınız.
Örneğin,
Bağdat Caddesi, Boyner'in önündeki ışıklarda bir ekran olduğunu düşünün, Ekran'a netten görüntü gelse, Belediyenin yaptıklarının reklamı yapılabilir, Kültür Etkinlikleri duyurulabilir.
Örneğin Ekranda Caddebostan Kültür Merkezinde "Cam" 12 Ocak'ta
diye bir yazı olsa, oyundan 30 saniye -1 dakika arası görüntü verilse, belki de daha uzun.
ardından Yayla Sanat merkezinde "Bavul" 15 ocak'ta dense, biraz da bu oyundan görüntü verilse,
bunların arasında belki bir araba reklamı verilir.
Belki bir inşaat firması reklamı verilir. böylelikle bu TV'lerin giderleri çıkarılabilir. Hatta kara geçilebilir.
Bu etkinlikleri kimin düzenlediği, kimin organize ettiği, kimin desteklediği belirtilir.
insanlar izler.
Bir diğer yer
Trafik sıkışıklıkları neden reklam amacıyla değerlendirilmesin,
bir araç mecidiyeköy trafiğinde 15 metre ilerleyene kadar bir panoyu rahatlıkla 15 dakika ile yarım saat arasında izleyebilir. Peki bu pano, televizyon olsa, dev bir ekran olsa,
Tıkanıklık saatinde, daha pahallıya reklamları gösterse, ol açıkken daha ucuz reklamları göster,
Arada şehirdeki kültür etkinliklerini gösterse.
Kısa süreli düşüncelerden bu şekilde bulanık fikirler çıkıyor.
Belki birisi okur. Bu bulanık düşüncelerden uygun bir kar payı çıkarır.
Hem kendine kar sağlar.
Hem belediye etkinliklerini daha iyi duyurur.
Hem insanlar kültürle buluşur.
Hem de Salonlar konser olsun, tiyatro olsun, söyleşi olsun, sinema olsun BOŞ KALMAZLAR.

VE ARKADAŞLAR,
Yalan söylemekten vazgeçin.
Kız arkadaşınıza yalan söylemeyin.
Erkek arkadaşınıza yalan söylemeyin.

Kültür Etkinliklerinin bir çoğu bir bardak kahveden ucuz.
Çoğu ücretsiz.
İstanbul'da Sanatla etkileşime geçememek kendinize söylediğiniz yalan.
Sığ olmak sizin suçunuz.
Sığ insanlarla birlikte olmak sizin suçunuz.

Tembelsiniz. Aramazsınız.
Sadece 2 link veriyorum.
Utanırsanız gerisine siz bakarsınız.
http://www.ibb.gov.tr/sites/kultur/kulturel_mekanlar/Pages/KartalBulentEcevitKulturMerkezi.aspx
http://www.ibb.gov.tr/sites/kultur/Pages/AnaSayfa.aspx )

http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Anasayfa.aspx




Monday, December 5, 2011

"You are new to G+, are a good photographer, and have not been noticed" by Sumit Sen


This article taken from Sumit Sen,

You are new to G+, are a good photographer, and have not been noticed
[Long]
Read on if you think you meet the above criterion and want to have others here seeing and appreciating your work.

Let us face it, G+ started a few months ago and the early joiners had the advantage of interacting with a small set of people. G+ suggested (and still suggests) people you could add to your circles. The people you added had time to notice who added them, checked their work and added them back. Friendships developed on the way and some hot photographers became stars of G+. Those were the days when the only way you could get noticed was if someone shared your work, and this often went with a recommendation to others to circle you. It helped if this recommendation came from a well-established photographer or someone with a large following. My first big break came when +Robert Scoble enjoyed his coffee while watching an image of the Himalaya that I had posted. There were no shared circles, no themes and a manageable list of good photographers. You were hot if you had 2,000 followers.

Things changed very fast when G+ went public and circle sharing was introduced. Overnight the trickle was replaced by a deluge. No established photographer had time to check those who circled them with any degree of effectiveness. If an established member knew some outstanding new entrant then the process was simpler as the share mechanism quickly ensured early recognition and integration into the popular set of photographers. Regional photographers who had a leader in G+, and specialized theme photographers quickly got added to popular circles and flourished. But there were many very talented photographers who failed to make the breakthrough because they did not fit in to any of these categories.

Here are 10 points to keep in mind if you want to make yourself more visible on G+

1. Have a good profile pic. The days when Micky Mouse would do are over. If you photograph birds, you may want a bird as the profile pic till you get going. It will encourage bird photographers to click the notification image. If you use your own image, use a good professional shot. Almost nothing works worse than a high noise and unsharp profile pic.
2. Write something about yourself that shows up when the thumbnail is highlighted. 'Professional photographer' is a good invitation to check further as is 'fashion' , 'landscape photographer' etc. etc. Saying that you work at an office and enjoy your photography may not improve your chances of drawing attention.
3. Post some of your representative work in your stream. At least 7 gives an impression of variety and interest in posting. Posting one good image only suggests that you may be happier somewhere else. The larger size of the thumbnail works better here than Scrapbook images.
4. Scrapbook pics are a good start. Post representative work to give people an idea of what you like photographing.
5. Write an introduction to images that you post. This is social media. People like to communicate here - and that goes beyond just sharing images.
6. Follow some people whose work you like. Google + Counter runs Popular Google + Lists at http://gpc.fm/l/all. That should give you a headstart in selecting people to follow.
7. Follow some G+ big guns. People with mass reach like +Trey Ratcliff or +Patrick Di Fruscia or others in your line of work with significant following. Someone like +Robert Scoble who is not just a photographer is like gold dust - his reach is widespread. You can be well known overnight if anyone with large following likes your work. Many people with more than 10,000 followers have mentors who shared their circle with over 100,000 people,
8. Interact with people you follow by commenting on their posts and adding +1's. Most posters check who commented, especially if the comments are interesting. It is possible that you may not reach +Thomas Hawk though your comments because he gets hundreds of them. But he may read the comment of someone he knows well or see the share of someone in his circle. Good work gets noticed in the long run.
9. Circle 'Daily Photography Theme' page at : https://plus.google.com/u/0/104772045073519492155/posts or check +Eric Leslie 's list at http://ericleslie.com/guides/daily-photography-themes-googleplus/ to know which theme is running which day. Participating in themes is an easy way to reach a wider audience. Some curators like +Michael Russell shares his Mountain Monday choices every week. Others like +Ray Bilcliff will share a circle containing the people who participated in a theme that they curate. Talking about circling, don't forget to circle back people if the work quality of the person is good. Many will uncircle if not circled back.
10. Be mindful that most photographers here do not like:
i) Animated gifs
ii) No information in the 'About' tab
iii) Too much resharing without original content.
iv) A few posts a few months old
v) Endless images on the same subject. Like 20 images of your dog in the garden one Sunday.
vi) More than 4 or 5 image posts a day, Most 'cream of the crop' photographers follow at least a 1,000 people and get irritated by overload.
vii) Addressing posts to a photographer directly. That is an invitation to get blocked.
viii) Making familiar comments when you hardly know the person is also a big 'no-no'.
ix) And don't critic if not asked for.

Good luck!
Please share if you think this is useful to some

Hemingway’s 4 rules for writing well « Wordsmith

Hemingway’s 4 rules for writing well
1. USE SHORT SENTENCES
2. USE SHORT FIRST PARAGRAPHS
3. USE VIGOROUS ENGLISH
4. BE POSITIVE, NOT NEGATIVE

Tuesday, November 29, 2011

sonuçta hayaller, Yerli otomobil

Yerli oto

TV izlerken aklıma gelip de geçemeyenler, sonuçta hayaller
Volkan Işık’ın Volki Car’ı neden Türkiye’nin otomobili olmasın. Otomobil concept olarak çok iyi bir dizayna sahip tam bir şehir otomobili olabilir. Çok ufak değişikliklerle 4 kapılısı da üretilebilir. İlk akla gelen küçük otomobillerden Ford Fiesta veya en ünlülerinden biri olan Mini gibi sportif bir şehir otomobili Türkiye’nin ilk üreteceği otomobil olabilir. Böyle ufak bir araba 1200 cc’lik ufak bir benzinli motorla piyasaya çıkabilir. 1600 dizel motor üzerine uygulanabilir. Bu Konsept otomobili yapan Volkan Işık, elbette ki yarış deneyimlerini kullanarak Türkiye’ye ait, %100 yerli bir motor da dizayn edilmesine büyük katkılar da bulunabilir. Bu tip başlangıçlar devlet eliyle, belki de Volkan Işık hiç aklından bile geçmiyor olabilir, başlatılabilir. Eminim ki Volkan Işık çok ufak bir bütçeyle yılda 2000 ila 5000 arası otomobil üretebilir ve ilk etaplarda İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde servis hizmeti vererek satış yapabilir. Kısa bir sürede bu satışların katlanarak artacağına eminim.
Böyle zamanlarda önemli olan fikirleri geliştirmek, zaman zaman, gerekirse devlet eliyle bu kişileri teşvik etmek gerekliliğidir. Hiç aklında olmayanları bile bu işe katmak, ilerleme için önemli bir meziyet olur.
İnşallah diyerek bitirmek istiyorum.

 http://www.volkicar.com/
















VOLKICAR Teknik Özellikler
Motor
1251 cc, sıralı 4 silindirli, benzinli, DOHC, hava soğutmalı,
4 karbüratörlü, 115 HP
Şanzıman
5 ileri vitesli (sıralı tip, manuel), elektrikli geri vites
Aktarma
%100 kilitli diferansiyel, arkadan çekiş
Ağırlık
530 kg
Ağırlık/Güç oranı
4.6 kg/HP
Boyutlar (u/g/y)
302/160/135 cm
Dingil mesafesi
1915 mm
İz genişliği
1600 mm
Şasi:
Orijinal tasarım, tubular
Süspansiyon
Orijinal tasarım, önde çift salıncaklı bağımsız, arkada rijid aks,
ayarlanabilir amortisörler
Frenler
Önde disk, arkada kampana
Gövde (iç/dış)
Orijinal tasarım, kompozit plastik
Lastik (Lassa)
Orijinal tasarım,205/60 13
Jant (CMS)
Orijinal tasarım,13 inç x 6 inç


"FIA (Uluslararası Otomobil Federasyonu) kurallarına uygun olarak hazırlanan VOLKICAR’ın şasisi tubular yapıya sahip. 42 mm ve 32 mm çelik çekme borudan imal edilen güvenlik kafesi, sürücünün güvenliğini en üst düzeyde tutuyor. Alt gövde ve üst gövdesi kompozit plastikten üretilen VOLKICAR’da küçük yapısına karşın yüksek performansı nedeniyle 115 HP gücündeki Yamaha motosiklet motorunun tercih edildiğini söyleyen Volkan Işık, yılda 60 adet VOLKICAR üretmeyi hedefliyor." (from arabamcom)



Göstermelik bir arama değilse bir araba yapma ideali, kesinlikle Volkan Işık'ın arabası seri üretim çin düşünülmeli. 

Yerli araba kavramaını iyi anlamalıyız. Tamamen Türkiye'de yapılacak, satışının tüm geliri Türkiye'de kalacak bir otomobil olmalı. 

Gerçekten merak ediyorum. 1200 cc'lik bir motoru Türkiye'de hiç kimse yapmayı beceremiyor mu?
Seri olarak üretmeyi becerebilecek teknolojimiz gerçekten mi yok?

Saturday, August 6, 2011

Kadına Şiddete HAYIR, Kadınlara "Kendini Savunma Dersleri" verilmeli

Kadına Şiddete HAYIR, Kadınlara"Kendini Savunma Dersleri" verilmeli


Başlık olarak ne yazacağım konusunda bir türlü karar veremedim. Konu "Kadınlara uygulanan şiddet". Kadına uygulanan şiddeti ceza vererek veya ayaklara takılacak elektronik kelepçelerle engellencemeyeceğini düşünen toplumda sadece ben değilimdir. Neler yapılabileceği konusunda birçok fikriniz olduğuna eminim. "Kadınlar bir şekilde korunmalı." Aslında bu cümleye karşıyım ben. Kadınlar, kendilerini korumalı. Kadın sığınma evlerinin artırılacağı çok iyi bir haber. Ama burada ne gibi bir uygulama yapılıyor meçhul. bilmiyoruz. Merak etmiyoruz. İlk başta garip gelecek bir fikrim var. Düşündükçe, sağda solda uygulanışını gördükçe insan inanıyor. Kadın sığınma evlerine katılan her kadına zorunlu olarak "Kendini Savunma Dersleri"  verilmeli. Bu derslerde Aikido  öğretilebilir.
Geçenlerde Aikido öğreten bir hocadan, tacize uğrayan bir kızın hikayesini dinledim. Kız ilk geldiğinde dersteki erkeklerden bile çekiniyormuş. Ama yılmamış. derslere devam etmiş. aikido'da iyi bir duruma gelmiş. Daha önce saldıran erkek tekrar aynı saldırganlığı devam ettirdiğinde adamı etkisiz hale getirmiş. (Dövmemiş. Sadece Etkisiz hale getirmiş. Çevredekilerin şaşkın bakışları arasında Polisi aramış ve çevredekilerin şahitliğiyle saldırganı Polise teslim etmiş.) Hocaya çok dövmek istedim, ama kendimi onun gibi olmamak için tuttum demiş. Bunu başaran kız 1.55 -1.60 arasında ince yapılı bir kızmış.
Bunu öğrendikten sonra sizinle paylaşmadan duramadım. Lütfen yazdıklarımı paylaşın. Kadınlar korunmamalı, Kadınlar kendilerini korumalılar. Devlet zaten kanunla koruyor. Ama her eve hırsız girmesin diye Polis koyamayacağı gibi her kadının başına da bir polis konulamaz.
Daha ileri giderek "Kadınların kendisini Savunmasının" bir Devlet Politikası haline getirilmesini istiyorum. Bu çok zor  bir uygulama değil. İlkokul 5'ten sonra veya ilkokul 5. sınıftan başlayarak okullarda zorunlu olarak kızlara kendini savunma dersleri verilmeli. Her kız ilkokulu bitirdiğinde kendine savuna bilecek, savunma bilgisine sahip olmalı.
Bir adım daha ileriye gidersek,
Her Türk erkeği ilkokuldan başlayarak Dans veya Folklor dersi almalı. Ama bu çocukta hiç yetnek yok denmemeli. Hepsi, ayrım yapılmaksızın bu dersi almalı. Umarım ki bu dersler sonunda müzikle bir süre içiçe olan bir insanın içindeki bazı duygular daha evcilleşecektir. Karşısındakine uyum göstermenin zevkini bu derslerde öğrenecektir.
Bu fikirlerimin toplum yapısını bozmadan, kültürel yapıya zarar vermeden, zengin veya fakir herkesin sahip olabileceği, büyük bütçeler gerektirmeyen uygulamalar olduğunu düşünüyorum. Zaman aleyhimize işliyor. Her gün yeni bir haber. Yeni bir yıkılış öğreniyoruz.
Zaman kaybetmeksizin cezalar dışında da bazı uygulamalar düşünmek zorundayız.
Bu düşünceleri isteyen kendi fikri gibi söylesin. Önemli değil. Önemli olan zaman içinde kadın nufusunun kendini koruyabilecek duruma gelmesi.
Barış ve Huzur içinde bir toplum hepimizin hakkı.

-  - - - - -

Biliyorum ki uyarıları boşveriyorsunuz. Sizin başınıza gelmez. Kızınızın başına gelmez. Ama olay çok farklı. Sadece bizim ülkemizde geçerli değil bu konu.

Enough (2002) - IMDb 

Bu filmlerden sadece biri. Peki film özünde kadına ne tavsiye ediyor? 

KENDİNİ KORUMASINI ÖĞREN.


http://www.imdb.com/title/tt0278435/


http://en.wikipedia.org/wiki/Enough_(film)

Siz bir kadınsınız. Sizin başınıza gelmedi. Ya kızınız güvende mi? Yolda, trafikte güvende misiniz?
Toplumun gittikçe duyarsızlaştığı bir zamanda sokak ortasında bir hırsızın darp'ına uğrasanız, size kim yardım edecek?
Ben hayatım da savunma dersi almadım. Ama eşimin, çocuğumun kesinlikle savunma dersi almasını isterim. Teşfik ederim.
Bunu trafiğe çıkmadan önce ehliyet kursuna gitmek gibi düşünün.
Evde korkuyla kızınızı beklemek, eşinizi beklemek gerçekten zor.

Eşiniz nasıl birisi çıkacak? Çok severek aldığınız kişinin annesi babasından dayak yediyse, sizin ne kadar şansınız var?


Üstelik ülkemizde sağlık personeliyseniz acilen bir kursa kayıt olun.

Eğitim için çok geç. Şu anda eğitilmeye başlasa yeni nesil ancak 30 yıl sonra dayaksız bir ortama kavuşabilir.
Tabi ki yine de eğitime başlanmalı. Ama önlem de alınmalı.
Siz önlem alın.

- - - - - - -

Sizin başınıza gelmez değil mi!!!

Onlar kendileri mi istedi?

http://haber.mynet.com/unlu-oyuncu-esini-dovdu-623210-yasam/

http://www.haberturk.com/gundem/haber/815501-babasini-gitmek-isteyen-esini-dovdu

http://www.posta.com.tr/3Sayfa/HaberDetay/Oglunun-onunde-esini-dovdu.htm?ArticleID=151287

http://www.haber7.com/foto-galeri/19306-kizinin-gozu-onunde-eski-esini-dovdu/p3#gallery

http://gundem.milliyet.com.tr/kocasindan-kacip-sigindigi-kadin-evinde-dayak-yedi/gundem/gundemdetay/25.12.2012/1646691/default.htm

"SAMSUN’da geçen Temmuz ayında eşiyle tartışıp kadın sığınma evine yerleşen 55 yaşındaki Ş.G., gece su içmek istediği için kadın güvenlik görevlisi tarafından dövüldüğünü ileri sürerek şikayetçi oldu."
http://magazin.milliyet.com.tr/unlu-sunucu-kocasindan-hem-dayak-yedi-hem-savundu/magazin/magazindetay/01.04.2011/1371855/default.htm

http://www.haberturk.com/yasam/haber/753838-seni-top-yapacagim-kavgasi
"Dizi Oyuncusu Aslı Nimet Altaylar, tartıştığı erkek sürücüden dayak yiyince soluğu mahkemede aldı..."
http://www.haber365.com/Video/Unlu_Oyuncunun_Dayak_Itirafi/

"Mesut Yar'ın sunduğu Burada Laf Çok'a konuk olan güzel oyuncu Serra Tokdemir'den dayak itirafı geldi."


http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/22544375.asp

"İşte Ceren Hindistan'ın Avukatı Levent Turgut Karakoç'un açıklaması:
Müvekkilim olan Ünlü oyuncu Ceren Hindistan futbolcu futbolcu erkek arkadaşı Özer Hurmacı'dan fiziksel şiddet gördüğü gerekçesiyle yollarını ayırdı.Geçtiğimiz yıl başlayan ünlü çiftin ilişkisi Özer Hurmacı'nın fiziksel şiddet uygulaması üzerine bitti. Sağlık kuruluşlarından rapor alan Hindistan, Hurmacı hakkında suç duyurusunda bulunarak olaydan şikayetçi oldu. Bunun üzerine hukuksal süreç başladı."


 - - - - - - 

Sağlık Personeli dayak yedi


"Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan bir doktor, hasta yakını tarafından tekme tokat dövüldü."
http://www.sabah.com.tr/Yasam/2013/01/31/doktora-dayak-kamerada


- - - - - - - -

Polonyalı Kadınlara ordudan yakın dövüş kursları


polonyali-kadinlara-ordudan-yakin-dovus-kurslari
Source: Sputnik.tr

Polonya Savunma Bakanlığı kadınlar için ülke çapında, silahsız yakın dövüş kursları başlatıyor. Kurslar 19 Kasım-3 Haziran tarihleir arasında 30 askeri tesiste yapılacak. Eğitimi ordu personeli verecek.

Daha fazla: https://tr.sputniknews.com/avrupa

Böyle bir kursun Polonya'daki amacı farklı olabilir. Ama bu kursa Polonya'da katılacak kadınlar da sonuçta her türlü şiddetten kendilerini koruyabilecekleri bir donanıma sahip olacaklar.

Türkiye'de de bu iş çok ciddiye alınmalı. Acilen öncelikle tehdit altındaki kadınlar daha sonra da 14 veya 15 yaşından başlayarak 25 yaşına kadar olan kadınlara zorunlu, diğerlerine isteğe bağlı bu kurslar verilmeli. Ve mutlaka bu kurslar Ortaokuldan başlayarak her kadına verilmeli. bu şekilde kendine daha çok güvenen kadınlar yetişecektir.
Kadın öncelikle kendini koruyabilmeli. Yukarıda da belirttiğim gibi, devletin her kadını koruması mümkün değil. Ama her kadına yakın dövüş kursu vermesi mümkün. Belki bazılarının gözünde karete, judo veya başka sporlar canlandı. Ama teknik olarak verilecek yakın dövüş kursları bu şekilde değildir.
Devletimiz bu konuya acilen eğilmelidir.

Kadına Şiddete HAYIR, Kadınlara "Kendini Savunma Dersleri" verilmeli

Kadına Şiddete HAYIR, Kadınlara"Kendini Savunma Dersleri" verilmeli


Başlık olarak ne yazacağım konusunda bir türlü karar veremedim. Konu "Kadınlara uygulanan şiddet". Kadına uygulanan şiddeti ceza vererek veya ayaklara takılacak elektronik kelepçelerle engellencemeyeceğini düşünen toplumda sadece ben değilimdir. Neler yapılabileceği konusunda birçok fikriniz olduğuna eminim. "Kadınlar bir şekilde korunmalı." Aslında bu cümleye karşıyım ben. Kadınlar, kendilerini korumalı. Kadın sığınma evlerinin artırılacağı çok iyi bir haber. Ama burada ne gibi bir uygulama yapılıyor meçhul. bilmiyoruz. Merak etmiyoruz. İlk başta garip gelecek bir fikrim var. Düşündükçe, sağda solda uygulanışını gördükçe insan inanıyor. Kadın sığınma evlerine katılan her kadına zorunlu olarak "Kendini Savunma Dersleri"  verilmeli. Bu derslerde Aikido  öğretilebilir.
Geçenlerde Aikido öğreten bir hocadan, tacize uğrayan bir kızın hikayesini dinledim. Kız ilk geldiğinde dersteki erkeklerden bile çekiniyormuş. Ama yılmamış. derslere devam etmiş. aikido'da iyi bir duruma gelmiş. Daha önce saldıran erkek tekrar aynı saldırganlığı devam ettirdiğinde adamı etkisiz hale getirmiş. (Dövmemiş. Sadece Etkisiz hale getirmiş. Çevredekilerin şaşkın bakışları arasında Polisi aramış ve çevredekilerin şahitliğiyle saldırganı Polise teslim etmiş.) Hocaya çok dövmek istedim, ama kendimi onun gibi olmamak için tuttum demiş. Bunu başaran kız 1.55 -1.60 arasında ince yapılı bir kızmış.
Bunu öğrendikten sonra sizinle paylaşmadan duramadım. Lütfen yazdıklarımı paylaşın. Kadınlar korunmamalı, Kadınlar kendilerini korumalılar. Devlet zaten kanunla koruyor. Ama her eve hırsız girmesin diye Polis koyamayacağı gibi her kadının başına da bir polis konulamaz.
Daha ileri giderek "Kadınların kendisini Savunmasının" bir Devlet Politikası haline getirilmesini istiyorum. Bu çok zor  bir uygulama değil. İlkokul 5'ten sonra veya ilkokul 5. sınıftan başlayarak okullarda zorunlu olarak kızlara kendini savunma dersleri verilmeli. Her kız ilkokulu bitirdiğinde kendine savuna bilecek, savunma bilgisine sahip olmalı.
Bir adım daha ileriye gidersek,
Her Türk erkeği ilkokuldan başlayarak Dans veya Folklor dersi almalı. Ama bu çocukta hiç yetnek yok denmemeli. Hepsi, ayrım yapılmaksızın bu dersi almalı. Umarım ki bu dersler sonunda müzikle bir süre içiçe olan bir insanın içindeki bazı duygular daha evcilleşecektir. Karşısındakine uyum göstermenin zevkini bu derslerde öğrenecektir.
Bu fikirlerimin toplum yapısını bozmadan, kültürel yapıya zarar vermeden, zengin veya fakir herkesin sahip olabileceği, büyük bütçeler gerektirmeyen uygulamalar olduğunu düşünüyorum. Zaman aleyhimize işliyor. Her gün yeni bir haber. Yeni bir yıkılış öğreniyoruz.
Zaman kaybetmeksizin cezalar dışında da bazı uygulamalar düşünmek zorundayız.
Bu düşünceleri isteyen kendi fikri gibi söylesin. Önemli değil. Önemli olan zaman içinde kadın nufusunun kendini koruyabilecek duruma gelmesi.
Barış ve Huzur içinde bir toplum hepimizin hakkı.

-  - - - - -

Biliyorum ki uyarıları boşveriyorsunuz. Sizin başınıza gelmez. Kızınızın başına gelmez. Ama olay çok farklı. Sadece bizim ülkemizde geçerli değil bu konu.

Enough (2002) - IMDb 

Bu filmlerden sadece biri. Peki film özünde kadına ne tavsiye ediyor? 

KENDİNİ KORUMASINI ÖĞREN.


http://www.imdb.com/title/tt0278435/


http://en.wikipedia.org/wiki/Enough_(film)

Siz bir kadınsınız. Sizin başınıza gelmedi. Ya kızınız güvende mi? Yolda, trafikte güvende misiniz?
Toplumun gittikçe duyarsızlaştığı bir zamanda sokak ortasında bir hırsızın darp'ına uğrasanız, size kim yardım edecek?
Ben hayatım da savunma dersi almadım. Ama eşimin, çocuğumun kesinlikle savunma dersi almasını isterim. Teşfik ederim.
Bunu trafiğe çıkmadan önce ehliyet kursuna gitmek gibi düşünün.
Evde korkuyla kızınızı beklemek, eşinizi beklemek gerçekten zor.

Eşiniz nasıl birisi çıkacak? Çok severek aldığınız kişinin annesi babasından dayak yediyse, sizin ne kadar şansınız var?


Üstelik ülkemizde sağlık personeliyseniz acilen bir kursa kayıt olun.

Eğitim için çok geç. Şu anda eğitilmeye başlasa yeni nesil ancak 30 yıl sonra dayaksız bir ortama kavuşabilir.
Tabi ki yine de eğitime başlanmalı. Ama önlem de alınmalı.
Siz önlem alın.

- - - - - - -

Sizin başınıza gelmez değil mi!!!

Onlar kendileri mi istedi?

http://haber.mynet.com/unlu-oyuncu-esini-dovdu-623210-yasam/

http://www.haberturk.com/gundem/haber/815501-babasini-gitmek-isteyen-esini-dovdu

http://www.posta.com.tr/3Sayfa/HaberDetay/Oglunun-onunde-esini-dovdu.htm?ArticleID=151287

http://www.haber7.com/foto-galeri/19306-kizinin-gozu-onunde-eski-esini-dovdu/p3#gallery

http://gundem.milliyet.com.tr/kocasindan-kacip-sigindigi-kadin-evinde-dayak-yedi/gundem/gundemdetay/25.12.2012/1646691/default.htm

"SAMSUN’da geçen Temmuz ayında eşiyle tartışıp kadın sığınma evine yerleşen 55 yaşındaki Ş.G., gece su içmek istediği için kadın güvenlik görevlisi tarafından dövüldüğünü ileri sürerek şikayetçi oldu."
http://magazin.milliyet.com.tr/unlu-sunucu-kocasindan-hem-dayak-yedi-hem-savundu/magazin/magazindetay/01.04.2011/1371855/default.htm

http://www.haberturk.com/yasam/haber/753838-seni-top-yapacagim-kavgasi
"Dizi Oyuncusu Aslı Nimet Altaylar, tartıştığı erkek sürücüden dayak yiyince soluğu mahkemede aldı..."
http://www.haber365.com/Video/Unlu_Oyuncunun_Dayak_Itirafi/

"Mesut Yar'ın sunduğu Burada Laf Çok'a konuk olan güzel oyuncu Serra Tokdemir'den dayak itirafı geldi."


http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/22544375.asp

"İşte Ceren Hindistan'ın Avukatı Levent Turgut Karakoç'un açıklaması:
Müvekkilim olan Ünlü oyuncu Ceren Hindistan futbolcu futbolcu erkek arkadaşı Özer Hurmacı'dan fiziksel şiddet gördüğü gerekçesiyle yollarını ayırdı.Geçtiğimiz yıl başlayan ünlü çiftin ilişkisi Özer Hurmacı'nın fiziksel şiddet uygulaması üzerine bitti. Sağlık kuruluşlarından rapor alan Hindistan, Hurmacı hakkında suç duyurusunda bulunarak olaydan şikayetçi oldu. Bunun üzerine hukuksal süreç başladı."


 - - - - - - 

Sağlık Personeli dayak yedi


"Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan bir doktor, hasta yakını tarafından tekme tokat dövüldü."
http://www.sabah.com.tr/Yasam/2013/01/31/doktora-dayak-kamerada


- - - - - - - -

Polonyalı Kadınlara ordudan yakın dövüş kursları


polonyali-kadinlara-ordudan-yakin-dovus-kurslari
Source: Sputnik.tr

Polonya Savunma Bakanlığı kadınlar için ülke çapında, silahsız yakın dövüş kursları başlatıyor. Kurslar 19 Kasım-3 Haziran tarihleir arasında 30 askeri tesiste yapılacak. Eğitimi ordu personeli verecek.

Daha fazla: https://tr.sputniknews.com/avrupa

Böyle bir kursun Polonya'daki amacı farklı olabilir. Ama bu kursa Polonya'da katılacak kadınlar da sonuçta her türlü şiddetten kendilerini koruyabilecekleri bir donanıma sahip olacaklar.

Türkiye'de de bu iş çok ciddiye alınmalı. Acilen öncelikle tehdit altındaki kadınlar daha sonra da 14 veya 15 yaşından başlayarak 25 yaşına kadar olan kadınlara zorunlu, diğerlerine isteğe bağlı bu kurslar verilmeli. Ve mutlaka bu kurslar Ortaokuldan başlayarak her kadına verilmeli. bu şekilde kendine daha çok güvenen kadınlar yetişecektir.
Kadın öncelikle kendini koruyabilmeli. Yukarıda da belirttiğim gibi, devletin her kadını koruması mümkün değil. Ama her kadına yakın dövüş kursu vermesi mümkün. Belki bazılarının gözünde karete, judo veya başka sporlar canlandı. Ama teknik olarak verilecek yakın dövüş kursları bu şekilde değildir.
Devletimiz bu konuya acilen eğilmelidir.



Kaçıracakları kız karateci çıkınca!


Evine giderken iki eşkıyanın saldırısına uğrayan üniversiteli karateci kız, zanlılardan Oktay K.’yi dövdü, diğer zanlı Cem K. ise otomobile saklanarak kurtulabildi. Yakalanan iki zanlı tutuklandı

Denizli'nin Pamukkale ilçesinde, üniversite öğrencisi iki kızı yarım saat arayla farklı adreslerde kaçırmaya çalışan iki kişi yakalanarak tutuklandı. Magandaların kaçırmaya çalıştığı kızlardan biri karateci çıkınca iki şehir eşkıyası kaçarak kurtulabildi. Olay, 14 Mayıs tarihinde Çamlaraltı Mahallesi'nde meydana geldi.

İkinci girişim
Edinilen bilgilere göre, üniversite öğrencisi G.T., sınavları nedeniyle saat 04.00 sularına kadar arkadaşlarıyla ders çalıştı. Dersi biten genç kız, daha sonra eve giderken, yolda iki kişinin saldırısına uğradı. Üniversite öğrencisi kız, karateci olduğu için şahıslardan 24 yaşındaki Oktay K.'yi dövdü, diğer saldırgan Cem K. (24), otomobile saklanarak kurtuldu. Saldırganların elinden kurtulmayı başaran genç kız, durumu hemen polis ekiplerine bildirdi. İlk olayın ardından aynı şüpheliler, yine arkadaşlarıyla ders çalıştıktan sonra eve dönmekte olan S.Ş.'ye saldırdı. Saldırıya uğrayan genç kız bağırınca, yardımına çevrede bulunan vatandaşlar koştu. Kızı saldırganların elinden kurtaran vatandaşlar, bir süre zanlıları kovaladı.

Source: http://www.ahaber.com.tr/yasam/2017/05/21/kaciracaklari-kiz-karateci-cikinca

Yorum: Kendini savuna bilen bir kız tehlikelere daha kolay karşı koyar.
Lütfen saldırılar önlenmeli demeyin. İçinde bulunduğumuz duruma nasıl uyum sağlarız? Önemli olan bu. Saldırıları önleyemiyorsak, caydırıcı olmalıyız.

Friday, March 11, 2011

leyla ile mecnun (2011)

leyla ile mecnun (2011)

Su sıralar gülümseyerek izlediğim. istemeden de olsa bir sonraki bölümünü beklediğim düzeyli bir romantik komedi. 2. bölümde nerdeyse vazgeçmek üzereydim. Bulunan cümle ve bulunuşunun anlatılması güzeldi. "Ben bu oyunu bozarım". eminim kendi aralarında çok gülmüşlerdir. Birçok kişinin de diziyi izledikten sonra bu cümleyi hayatın içinde kullandığına eminim. Yine de ilk bölümde yakalan tempoyu yavaşlatmıştı. 3. bölümde tempo yeniden hız kazandı.
Ana karakter olmasalarda
Bakkalın yaptıkları,
yedek futbolcunun durumu,
mecnu nun annesinin kız araması,
babasının taksi maceraları,
işsiz dost,
ve en önemlisi mahallenin hırsızı ayrı ayrı kendi hikayelerini taşıyorlar.

bakkalın hikayesi bu sıralar yavaşladı gibi görünsede, yazarlardan bizi şaşırtacak yenilikler bekliyoruz.
şu ana kadar fark etmişsinizdir ki, ana karakterlerden çok yan karakterlerden bahsediyorum. aslında bir diziyi izlenebilir yapan da bu değil midir?
ne kadar ilerleyebilirler bilemiyorum. fark edildikçe ve düzeylerini bozmadıkları sürece izlenme oranlarının artacağını düşünüyorum.
Tek sorun TV izleyicisi çok yavaş ilerleyen dizileri izlemeye alışmış. Beyaz ın komik olsun diye yaptığı "Yaprak dökümü" özeti aslında dizilerin durumunu açıklıyor.
Bu durum "Leyla ile Mecnun" gibi dizilerin açıkça düşmanı. Bir önceki bölümü anımsayamayan izleyici zamanla diziden kopuyor. diziden geriye kalan "reklam sloganı" sözler oluyor.

TRT son zamanlarda yeniden iyi ve kaliteli diziler sunmaya başladı.





Friday, March 4, 2011

Green Hornet (2011)

Green Hornet (2011)

Yeşil yaban arısı gerçekten izlemesi eğlenceli bir film. Tipik kahramanlık hikayelerinden değil. Bazı yerleri çok gereksiz bulacaksınız. Yine de aksiyon sahneleri hiç de fena değil.
Kendinizi zorlamadan izleyeceğiniz bir film.
Cameron Diaz dan fazla bir şey beklemeyin. bir kaç yerde görünüyor o kadar.
Yine de film de birçok tanıdık yüz var.

Tuesday, March 1, 2011

Nasıl bir #Medya istiyoruz? #kadın #handesoral #kelebek

Nasıl bir Medya istiyoruz?

Basit mantıkla yola çıkıp, az sözle anlatmak istiyorum.
Gazetelerin kağıt halindeki hallerinin yaptıklarını biraz olsun anlamaya çalışabilirim. Ama Net üzerinde yaptıklarına anlam vermek çok zor. Doğal soru, ne yapıyorlar? Gazetelerde yayım aşamasında, yönetim kadrosunda, yazar olarak ve bir çok farklı pozisyonda kadınlar çalışıyor. Biliyoruz ki, kadın resmi olmadan gazete satmaz anlayışını benimsemiş insanlar var. Net te yayınladığınız gazetelere neden bunu yapıyorsunuz. Yapıyorsunuz sayfanın neden en üst kısmında bunu yapıyorsunuz. Burada çalışanlar neden buna itiraz etmiyorlar. haberlerimizle var olalım. İlle bu resimleri koyacaksak, galeriler yapalım. Bakmak isteyen doyasıya baksın. Haber okumak isteyeni de engellemeyelim. Bunu söyleyen erkeklerden çıkmadığı gibi sanırım kadınlardan da çıkmıyor. bir tavır alıp, kadının bir satış aracı olarak kullanılmasını engellemek istemiyorlar sanırım. Yazar olanların köşelerinde bunu açıklama fırsatları var. Neden sadece haber okuyamadığımızı açıklama fırsatları var. Kedilerini okuyoruz, bebeklerini okuyoruz. Net teki gazetelerde neden kadın resimleri ön planda, bir de bunun yorumunu okuyalım. Nerde taraf olduklarını ve neyi boykot edebileceklerini görelim.
Gazetelerde resimlere tabi ki karşı değilim. İçeriğe yönelik resimlerin fazlalaşması taraftarıyım. Hatta TV'de yayınlansın denilen bir çok tartışmanın net ortamında arşivlenmesi de güzel olur. ama insan vücudu bir satış malzemesi olarak, en azından gazete için kullanılmamalı.

Ön sayfa güzellerine HAYIR! Haberimi istiyorum.



Not: yorum yapan olursa yazının altına eklerim.


Hürriyet Gazetesi internet sitesine yazdığım:

(Monday, November, 24,2014)
Merhaba,
Lütfen gazetenizin internet sitesindeki açık erkek ve kadın resimlerine biraz daha dikkat edin. İnternet te her şeyi yapmak kolay. Bu resimleri +18 ibaresi koyabilir. Ve resmi görmek isteyenleri farklı bir sayfaya yönlendirebilirsiniz. Hatta o sayfaya da +18 uyarı koyabilirisiniz. Çocukları gazete okumaya yönlendirirken, onları onaylamayacağımız görüntülere maruz bırakmamalıyız. Gazete olarak bu sorumluluğu taşıyacağınıza inanıyorum.

Teşekkürler.


Cevap:

(November, 25, 2014, 10:20 AM)
Değerli Okurumuz,
İlettiğiniz her türlü görüş ve önerilerinizin bizler için çok değerli olmasının bilinciyle bu fırsatı bize sunmanızdan ötürü duyduğumuz memnuniyeti belirtmek isteriz.
Talebiniz kayıt altına alınarak ilgili birimlere yönlendirilmiştir.
Hürriyet Gazetesi’ne göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederiz.
Saygılarımızla
Soru, görüş ve önerileriniz için her gün 09.00-22.00 saatleri arasında hizmet veren 0850 266 04 44 numaralı Hürriyet Okur İletişim Hattı’mızı arayarak ya da ( okuriletisim@hurriyet.com.tr ) adresine e-posta göndererek bizlerle iletişime geçebilirsiniz.


Nasıl bir Medya istiyoruz?

Bir kadın olarak, bir insan olarak haklı değil mi? Bir plajda veya her hangi bir yerde çekilecek bir resminizin izinsiz olarak gazeteye koyulmasının önüne kim geçecek? Hangi etik değerler uygulanıyor?
Gazetecilik etiği yok mu?


2016/03/25/ Hürriyet Kelebek gazetesine buyuk tepki






















Digitürk Blogspot’u neden şikayet etti?


Digitürk Blogspot’u neden şikayet etti?
TÜM KAMUOYUNUN BİLDİĞİ ÜZERE, DIGITURK TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONUN YAPTIĞI İHALE NETİCESİNDE 321 MİLYON DOLAR ÖDEYEREK SÜPER TOTO SÜPER LİGİ MAÇ YAYIN HAKLARINI ALMIŞTIR.
YAYIN HAKLARI DIGITURK’E VE LIG TV’YE AİT OLAN MAÇLAR BAZI İNTERNET SİTELERİ TARAFINDAN

Monday, February 28, 2011

Rachel Finn "Afro-American Food Patterns - Soul Food"

Rachel Finn "Afro-American Food Patterns - Soul Food"


Amerikalı yemek yazarı ve yemek tarihçisi Rachel Finn "Afro-American Food Patterns - Soul Food" başlıklı Afro- Amerikan mutfak kültürünü anlatan konuşmasıyla bizlerle..
4 Mart 2011, Cuma
10:00-12:00

Yeditepe Üniversitesi
Rektörlük Binası Yeşil Salon




"Mezopotamya'nın Tarihöncesinden Bir Kesit: Taşlara İşlenen Kültürler"

FEN - EDEBİYAT FAKÜLTESİ
ANTROPOLOJİ BÖLÜMÜ KOLOKYUMLARI
Arkeoloji Konuşmaları:
"Mezopotamya'nın Tarihöncesinden Bir Kesit:
Taşlara İşlenen Kültürler"
Yard. Doç. Dr. Güner COŞKUNSU
Yeditepe Üniversitesi, Antropoloji Bölümü
1 Mart 2011, Salı 16.00
Rektörlük Binası – Yeşil Salon
İlgilenen herkesin katılımına açıktır.


Yard. Doç. Dr. Güner COŞKUNSU




"The end of the Pre-Pottery Neolithic in the middle Euphrates Valley. The lithic assemblages of Mezraa Teleilat, southeastern Turkey
by Coskunsu, Guner, Ph.D., HARVARD UNIVERSITY, 2007, 610 pages; 3298782
Abstract:
The thesis explores the nature of the transitional period from Pre-Pottery to the Pottery Neolithic period through detailed analysis of the flint and obsidian assemblages of Mezraa Teleilat, a mound on the bank of the Euphrates Valley, in southeastern Turkey.
The rapid decline of Pre-Pottery Neolithic B entities in the Levant, a phase also known as the PPNC, caused a stratigraphic gap in many sites. Hence, the chronological and the cultural record of the ‘transition’ remains poorly known and is interpreted as either recording a cultural continuity or a cultural disruption, recently called “the PPNB collapse”.
Only at a few sites among many Neolithic excavations provide evidence for occupation during these two periods and can potentially elucidate the nature of the cultural transition. Mezraa Teleilat is a large mound where major exposures were excavated producing rich PPN and Pottery Neolithic deposits. Thus the site has the potentials to resolve the riddle of the “cultural transition”. Given the stratigraphic observations and architectural remains the lithic assemblages of Mezraa Teleilat were worthy of an in-depth lithic investigation.
In order to achieve the aims of the thesis I analyzed lithics from the three Neolithic phases in the site including phases in the site including the LPPNB Phase IV, the middle Phase III is considered as the “Transitional phase” and the uppermost (Phase II) is of Pottery Neolithic age.
Raw material, technological, and typological analysis of flint and obsidian chipped stones uncovered two methods of lithic production at Mezraa Teleilat: local and non-local. Local production was attested by the technical attributes of most flint debitage and tools. Non-local production characterizes all obsidian and a few flint tools. Both types of production continued from Late PPNB to the PN.
In addition to the stratigraphic evidence and radiometric dates, technological, typological, and spatial analysis of lithic assemblage also demonstrate that Mezraa Teleilat was not abandoned until the end of the PN. Indeed, the cultural continuity of seemingly the same population that lasted for several centuries, from the late 9th to early 8th millennia is demonstrated by the current study."