Monday, December 28, 2015

#TheRevenant #Dirilis #leonardodicaprio


The Revenant (2015)
/ Diriliş

İzleyici yorumlarında Leonardo DiCaprio'nun oyunculuğuyla ilgili kötü şeyler yazmışlar.

Konu bu değil. Konu filmin tamamı. Film tamamen görsel bir şölen. Eğer dövüş, kavga, kıyım istiyorsanız filmin ilk saldırı sahnesinden sonra filmin son 10 dakikasını hatta 6 dakikasını izleyin. Ve ne kötü filmdi diyerek filmi unutun.

Ama filmi kitap okur gibi izlemek istiyorsanız. Filmin içine girmeniz için işte size fırsat. O sert koşulları hissetmeniz için ıssız kar boşluğu, ıssız vadiler, rüzgar ve nehir tam size göre. Biliyorum ki diğerleri, nehirin neden o kadar uzun boş boş gösterildiğini, sıkıldıklarını söyleyecekler. Hissetmiyorlarsa bu onların problemi. Bir adamın oğlunun öcünü alması değil. Film size o tarihte, o insanların yaşam koşullarını gösteriyor. Issızlıkta, tek başına... 
Sonuç; belgesel sevmeyenler filme yaklaşmasın.


imdb The Revenant 2015

wikipedia The Revenant (2015 film)

www dailymail.co.uk

http://www.rottentomatoes.com/m/the_revenant_2015/



Sunday, December 27, 2015

The Intern #annahathaway #robertdeniro #theintern

The Intern

Stajyer
Gerçekten etkileyici bir romantik film. İş yaşamındaki kadın figürüne iyi bir gözlem. Anna Hathaway kendini soğuk olarak değerlendirse de film içinde bir çok kez, gülümsemesi çevresinde etkili oluyor.
Film birçok açıdan mesajlarla dolu:
Yaşanmışları bir kenara atmayın.
iş hayatındaki başarılı kadın her şeyden vazgeçmeli mi? HAYIIIIIIIRRRR!!!!! (bence de)
Diğer kadınlar neden başarılı kadınları sevmez? (Çocuğu okual bırakma sahnesi ve sonucu Doğum günü sahnesi)
Erkek, ev erkeği olabilir mi? (Peki kadınlar bunca zaman ne yapıyorlardı?)
Erkeklere ne oldu? Robert Redford'dan ne zaman bu hale geldiniz? Neden kadınlar kadın olarak isimlendirilirken, erkekler çocuklar oldu? ve çocuk gibi giyinmeye başladı? (Bar sahnesi)
Feminist yorumlar.... Çokça... (en uzun olanı Robert De Niro'nun evindeki son sahnedeki söylemi [ki sonuna kadar haklı])

Filmin müzikleri çok güzeldi.
filmi izlerken gerçekten dinlendiğimi hissettim. Zorlama yoktu. Yukarıda saymadığım kadar çok mesaj vardı. Sahneler çok iyi seçilmişti.
Filmi sakın komedi olarak düşünüp izlemeye kalkmayın.
Mutlaka izlenmeli.




The Intern is a 2015 American comedy filmdirected by Nancy Meyers. The film stars Robert De Niro and Anne Hathaway in the two leading roles, with supporting performances from Rene Russo, Anders Holm, Andrew Rannells, Adam DeVine, Christina Scherer, and Zack Pearlman. The film was released on September 25, 2015 byWarner Bros.







Thursday, December 10, 2015

#itu #kongre #Kent Araştırmaları Kongresi

KENT ARAŞTIRMALARI KONGRESİ:



'via Blog this'


II. ULUSLARARASI KENT ARAŞTIRMALARI KONGRESİ

Küresel ve Yerel Arasında Kentler

11-12-13 Mayıs 2016

İstanbul

"Kent alanında disiplinler arası diyalogu ve bilgi alışverişini geliştirmeyi amaç edinen II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi’nin bu yılkı temasını “Küresel ve Yerel Arasında Kentler: Fırsatlar ve Sorunlar” oluşturmaktadır.

Kongre bu yıl, yüzyıllar boyunca bölgeler üstü siyasi, ekonomik ve kültürel bir merkez olma işlevi görmüş ve son 30 yılda Türkiye’nin ‘küresel kenti’ konumunu yeniden kazanmış olan İstanbul’da, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ev sahipliğinde Taşkışla Kampüsünde gerçekleşecektir. Tüm sosyal bilimler ve kent bilimleri araştırmacılarını, disiplinlerinin konu edindiği temel sorunsallar etrafında kongreye katkı ve katılım sunmaya davet ediyoruz.

II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi bağımsız araştırma makaleleri, planlanmış oturumlar ve kamuya açık paneller şeklinde organize edilecektir. Kongre temasına uygun araştırma makaleleri ve oturum önerilerinizi bekliyoruz."




KONGRE TEMALARI
Küreselleşme ve kentlerin değişimi

Küreselleşme ve yerel yönetimler: Stratejiler, fırsatlar, sorunlar

Yerel çıkar grupları ve küreselleşme stratejileri

Değişen ekonomiler ve yeni sınıfsal gruplaşmalar: Yeni orta sınıflar, profesyoneller

Küreselleşme ve neo-liberal kent politikalarının toplumsal ve mekânsal sonuçları

Ötekilerin Küreselleşmesi: Kaçak göçmenler, sığınmacılar, mülteciler

Yeni bölünmeler, yeni çatışmalar: ‘Yerliler’ ve ‘yabancılar’

Küreselleşen kentlerde kent planlaması ve tasarım

Küreselleşen kentlerde mimari sorunlar

Küresel çağda muhalif kent hareketleri ve ulus-aşırı ağlar

Sınırlı Temalar:

Küreselleşme ve İstanbul

Küreselleşme ve Anadolu Kentleri

KONGRE TAKVİMİ

Özet teslim tarihi: 15 Aralık 2015

Kabul edilen özetlerin ilan tarihi: 1 Ocak 2016

Kabul edilen özetlerin tam bildiri teslim tarihi: 15 Mart 2016

Kabul edilen bildirilerin ilan tarihi: 15 Nisan 2016

Kayıt tarihi: 15 Nisan 2016-25 Nisan 2016



Not: Kongre sekretaryasına gönderilen özetlerin kabul edilmesi bildiri metninin kongrede sunulacağı anlamına gelmemektedir. Özetler kongre temalarına uygunluk ve sunulacak bildiri hakkında düzenleme kurulunun ön bilgi edinmesi için istenmektedir. Sunulacak bildirilerin kabul edilmesine tam bildiri metinleri üzerinden karar verilecektir.



KONGRE KAYIT

Kayıt Ücreti: II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi’ne bildiri sunmak üzere katılacak olanlardan kayıt ücreti alınacaktır.

Öğretim Üyesi Kayıt Ücreti: 250 TL

Arş. Görv. -Doktora Öğrencileri - Yüksek Lisans Kayıt Ücreti: 150 TL



GENEL YAZIM KURALLAR

· Kongrenin dili Türkçe ve İngilizcedir

· Gönderilen özet ve bildiriler özgün, kongre temasıyla uyumlu olmalıdır.

· Gönderilen özet ve bildiriler daha önce herhangi bir ulusal ya da uluslararası bilimsel toplantıda sunulmamış, herhangi bir yayın organında yayınlanmamış olmalıdır.

· Bildiri özeti en az 250 -300 kelime ile sınırlı tutulacaktır.

· Bildiri özetleri kılavuzda belirtilen şekilde hazırlanarak, ele alınan konuyu genel olarak kapsaması amaç, yöntem ve sonuçlarla birlikte anahtar kelimeler de yer almalıdır. Yazar (lar) adı-soyadı, akademik unvanları, çalıştıkları kurumları belirtilmelidir.

· Bildirinin/özetin kapsamı ve konusuna bağlı olarak kongre temalarından uygun olan temalardan hangisinde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmelidir.

· Özet ve bildirilerle ilgili daha detaylı bilgi için bakınız.



KONGRE METODU

II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi kamuya açık ve dinleyicilerin ücretsiz olarak kayıt yaptırarak katılım sağlayabileceği bir etkinliktir. Kongre etkinliği içindeki konferans, sunum, poster ve bildiriler için aşağıdaki yöntemler öngörülmektedir.

A. Davetli Konuşmacılar (Keynote Speakers)

Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi’nde alanyazına büyük katkıları olduğunu düşündüğümüz, literatürde önemli bir yer edinmiş, uluslararası saygınlığı olan isimleri davet ederek konferans vermeleri amaçlanmaktadır. Küresel ve Yerel Arasında Kentler temalı kongremize katılacak olan davetli konuşmacılar kısa süre içinde netleşmiş olacaktır.

B. Planlı Oturumlar

Kongre temaları çerçevesinde gerçekleştirilecek olan oturumların bir kısmı özel oturum olarak planlanmaktadır. Planlı Oturum için Düzenleme Kurulu teklif götürebileceği gibi araştırmacılar da kongre temalarına uygun konularda oturum önerebilir. Önerilen oturumlarda kimlerin bildiri sunacağı da belirtilmelidir.

C. Çağrılar Üzerinden Gelen Bildiriler

II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi’ne duyurusu yapılan ana tema ve alt tema başlıkları çerçevesinde araştırmacıların göndereceği bildiri özetleri düzenleme kurulu ve bilim kurulu tarafından değerlendirilecektir. Özetleri kabul alan araştırmacılardan bildirilerini yazmaları ve kongre takviminde belirtilen tarihte düzenleme kuruluna sunmaları istenecektir. Düzenleme ve Bilim Kurulundan “içerik, biçim ve kongre temalarıyla uygunluk” açısından değerlendirilerek kabul alan bildiriler kongrede sunulacaktır.

D. Y. Lisans ve Doktora Öğrenci Oturumları

II. Uluslararası Kent Araştırmaları Kongresi’nde Y.Lisans ve Doktora adayları için ayrı oturumlar düzenlenecektir. Y.Lisans ve Doktora adaylarının sunacakları çalışmalar da yine açık çağrılar üzerinden gelen özet ve bildiriler gibi Düzenleme ve Bilim Kurulu değerlendirmesinin ardından belirlenecektir.

E. Sektör, Yerel Yönetimler ve STK Oturumları

Kent, kentleşme ve kent yönetim alanında faaliyet yürüten STK, kamu ve özel sektöre ait kurumların çalışmaları da küreselleşmeden hem etkilenen hem de etkileyen unsurlar olarak kongrede yer alacaktır. Kongrenin 3. günü gerçekleştirilecek oturumlardaki bu tartışmalar Düzenleme Kurulu tarafından davet edilecek kurum ve kişilerden oluşacaktır. Bu davetler gerçekleştirilirken standart bir kriter ve çerçeve oluşturulacaktır.

Sunday, November 15, 2015

#tüyap #Kitap Fuarı'ndaki #rezalet için #CanYayinevi özür - Milliyet.com.tr

Kitap Fuarı'ndaki rezalet için o yayınevinden özür - Milliyet.com.tr:



'via Blog this'


Daha fazla uzatmalıyız. Yapılan olay bir kitap fuarında yapılmış. Çok beylik bir söz ama 'okumuş bunu yaparsa...'

Can Yayınları böyle bir durum karşısında umarım özür dilemekten fazlasını yapar. Bir çocuğun onuru kırmak hiç de hoş bir davranış değil.
Kendi çocuklarının başına gelse ne yaparlardı sizce???


"Yanımıza standda çalışan bir adam geldi ve Ç.Y.'nın üstündeki montu yokladı. O kitabı tutan kadın da "gömleğinin içine bak içine" dedi. Gömleğinin etek kısmından yukarı kaldırmaya çalıştılar, o arada araya ben girdim. Kitap olmadığını görünce üstünü arayan adam bir anda oradan ayrıldı zaten. Gömleğini ve montunu yokladıktan sonra araya ben girdim. Daha sonra ne yapmaya çalıştıklarını sordum. Arkamı tekrar döndüğümde Ç.Y. ağlıyordu, ben de ağlarken görünce sinirlenerek oradakilere "Bana yetkili kim varsa çağırın. Buranın yetkilisiyle görüşmek istiyorum" dedim. Şu anda yetkili birinin olmadığını söylediler. Ben üsteleyince kasada duran birisi "Buyurun şu anda yetkili benim, ben ilgileneyim" dedi. Ben de 12 yaşındaki bir çocuğun böyle bir şey yapamayacağını, söyledim. Fakat bize yetkili olduğunu söyleyen adam yüzümüze dahi bakmayarak "işte ne yapmamızı istiyorsunuz" dedi. Bu arada başka birilerine kitap fiyatlarını söyleyip para almaya devam etti. Daha sonra, "Daha fazla uzatacak mısınız" diye sordu."

Sunday, November 8, 2015

#insan manzarası #nuribilgeceylan

"Bakmayı bilirsek insan manzarası çok renklidir, insan manzarası dünyanın en renkli manzarasıdır.....'Nuri Bilge Ceylan'.

🍀
Nur Ürküt's photo.


Bakmayı bilirsek insan manzarası çok renklidir, insan manzarası dünyanın en renkli manzarasıdır.....'Nuri Bilge Ceylan'.

Sunday, October 25, 2015

#eskiyadunyayahukumdarolmaz #kadin - Kadın ve 'Eşkiya Dünyaya Hükümdar olmaz'

Kadın ve 'Eşkiya Dünyaya Hükümdar olmaz'


"Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz"daki kadınlar gerçekten çok iyi örnekler. Özellikle Oktay Kaynarca'nın (Hızır Çakırbeyli) eşi ve sevgilisi. Eşi (Meryem Çakırbeyli) zaman içinde evde bir statü edinmiş. Eş statüsünden sıyrılmış. Evin annesi, kaynanasının ağır davranması gereken gelini olmuş. Oktay kaynarcanın adamları ve onların eşleri, ki özellikle eşler devreye girince tamamen yüksek bir noktada statü edinmiş. Oktay kaynarca da bunu  benimsemiş gözükmüş. Ama bir noktada mimar kızla tanışınca, eşinin ilk hali olan gençlik aşkı gibi bir aşk bulmuş. Mimar sevgilinin (Nazlı Öztürk) kapı açıldığında boynuna sarılması, kucağına atlaması eşinin yapamayacağı, statüsüne yakışmayacak davranışlar. Hatta Hızır Çakırbeyli'nin bile tenkit edeceği, alışmadığı davranışlar.
Demek oluyor ki, kadının kendisine çizdiği statü davranışlar, kadının eş rolünü çalıyorlar. Bu da onları eksik hale getiriyor.
Erkek içinse, kadın evde, evlenmeden önce olduğu gibi, evin temizliğini yapan, düzenini sağlayan, giysileri yıkayan, yemek yapan "annesi statüsüne" giriyor. Bu da erkeğin cinsel yaşantını da kendi eliyle bitiriyor. Ne kadar kendisi istese de bu statüde biriyle yakınlaşamıyor. Anne modeli, diğer ahlaki zırhlarla kadının cinsel kimliğini kaplıyor.
Bunu daha da kötü hale getiren erkeğin annesi (Hayriye Çakırbeyli) veya kadının annesi oluyor. Erkeğin annesi erkeğe evde biraz daha disiplinli ol, dediği zaman, erkek çocuklardan önce eşine soğuk davranıyor.
Kadının annesinin seni saysınlar cümlesi de, direk olarak erkeğe, eşine soğuk davranmasıyla sonuçlanıyor.
Bu nokta da belki iyi niyetle bile söylenmiş sözler eşlerin arasını açıyor.
Anne statüsü kadına zamanla eşini kaybettiriyor. (Hızır'ın eşine No-Frost benzetmesi)
Bu da teyze kızının (Hızır Çakırbeyli'nin kuzeni Hatice
Pasted from <https://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fk%C4%B1ya_D%C3%BCnyaya_H%C3%BCk%C3%BCmdar_Olmaz_(dizi)> ) mimar kıza (Nazlı'ya) söylediği söze geliyor. "Teyze oğlumun (Hızır'ın) başında bağırıp çağıran bir tane kadın var zaten. (İkincisine ihtiyacı yok.) Akıllı ol. Akıllı. Meryem bitti bitiyor. Eğer sen bir tatsızlık çıkarmazsan.  Hızır'ın dönüp dolaşıp geleceği yer burası. Evleneceği kadında sen olursun. (Eğer susarsan birinci kadının yerini alırsın.) (7. bölüm, bölüm bitimine 14 dakika kala)"
İşte bu her şeyi açıklayan cümle oluyor.
 Erkek küçüklükten evleninceye kadar onu tek azarlayan, üstündeki tek güç sahibi kadından evlenerek kaçtığı gibi, eşinden de başka bir kadınla birlikte olarak kaçıyor.
Olay erkek için öyle bir noktaya geliyor ki, sevgilisiyle evlenmek istiyor. Hatta nerdeyse ilk evliliğinde nasıl annesi davrandıysa, karısının da öyle davranması gerekiyor.
Nasıl mı? Evde çocuklarla kalacak. Annesi gibi başka erkeğe bakmayacak. Erkek de arasıra eve uğrayıp çocukları görecek. Evde ona yapılan özel yemeği yiyecek. Ve karısının (mimar Nazlı) yanına dönecek.
Kadın için anne statüsü hayat boyu beklediği bir statü. Doğduğu andan itibaren evde olmak istediği yer. Anne tatile gitse veya hastalansa, ilk söylediği veya düşündüğü "şimdi evin annesi ben oldum." evin annesi olmak, yemek yapmak, temizlik yapmak değil. Saygın bir statü. Bu statünün işçiliği yemek yapmak, çocuk bakmak, temizlik yapmak.

Bu bir toplumsal dayatma. Burada dengeyi kuramayan, toplumsal dayatmalardan kurtulamayan çiftlerin kaygısı ortaya çıkıyor.

Dizideki kadınları değerlendiren Anibal GÜLEROĞLU'nun yazısı;
"DENİZ ÇAKIR İLE KADININ YERİSilahların ve entrikaların dünyasına yönelik dizilerde, her geçen gün daha çok yer edinmeye başladı kadınlar. En az erkekler kadar acımasız olduklarını, rakiplerini alt etmek için planlar geliştirdiklerini bolca seyreder olduk. Kimine hiç yakışmıyor, çok yapmacık duruyor böyle sert tavırlar. Ama bazılarına da cuk oturuyor, erkek gibi racon kesmeler.Deniz Çakır, ikinci kategoride. Farklı yapımlarda hep mücadeleci karakterler canlandırarak adeta bu konuda ihtisas yapan Deniz Çakır’ın canlandırdığı Meryem de bu nedenle Hızır Çakırbeyli ile uyum içinde. Omzuna attığı ceketle ‘ana’ya dönüşen Meryem karakterinin tehditkâr duruşu da, hırsla hata yapması da erkeklerin dünyasıyla aynı. Anlayacağınız Oktay Kaynarca ile Deniz Çakır’ın kimyası tutmuş, rol birlikteliğinde hiçbir sıkıntı yok.Öte yandan Deniz Çakır’ı ekrana döndüren Meryem’i aldatılan kadın konumunda hüzün ve mücadeleye sokan dizide, geleneksel aile çarkları hatalı yönlendirmelerle dolu. Hızır Çakırbeyli’yi karıların arasında bırakan senaryonun bu açıdan yaptığı hatalar nedir derseniz… Aldatılan kadının gururunun, diğer kadını vurma eylemiyle izah edilmesi ilk hata. Karadenizli mafya ailesinde bu söylem normaldir denilebilir. Ben de bunca şiddetin kol gezdiği zamanlarda hiç olmazsa kadınlar silahtan ve şiddetten uzak tutulsaydı derim.Ayrıca erkekler koltuk derdindeyken adama mahşer günü yaşatmaya ve sonuna kadar savaşmaya niyetlenen kadınlar arasında da çekişmelerin alabildiğine süreceğini gösteren dizide köçek aşağılaması… Hızır Çakırbeyli’nin aldatma olayını masumlaştırmak için Meryem’e ‘no frost’ yakıştırması da kadınlar adına hoş olmamış. Hele bir kadının kuluçka makinesi olarak görülmesi ve daha çok çocuk istemediğinde kocasının başka kadına yönelmesinin kaçınılmaz olduğunun vurgulanması tam itici. Erkek gözüyle aldatmak bu şekilde yorumlanabilir ve evli bir adamın ikinci aileyi kurması doğallaştırılabilir belki. Ancak etekle kefeni özdeşleştirip Deniz Çakır ile ailesini-çocuklarını korumaya çabalayan güçlü kadının yeri işlenirken, olaya bir de kadın açısından bakılmalı ve yanlış motivasyondan kaçınmalıydı! Buradaysa ne yazık ki erkek gözü fazlasıyla hâkim kılınmış...."
Anibal GÜLEROĞLU

 Yazının tamamı için:

Sunday, October 11, 2015

#hayatopucugu #alisunal #haticesendil As Good as It Gets (1997)

As Good as It Gets (1997

As Good as It Gets (1997) Jack Nicholson Ve Helen Hunt'ın iyi bir filmidir. Filmi hatırlayanlar Helen Hunt'ın bekar garsonluk yapan, aynı zamanda tek çocuklu bir anne olduğunu anımsarlar. Jack Nicholson da "misanthropic" bir yazar olduğunu hatılarsınız. Jack Nicholson hastalığı yüzünden iletişim kurmakta zorlanmakta, fazlasıyla titiz bir yaşam sürmektedir. Nerdeyse yürürken çizgilere basmayacak kadar titizdir. Helen Hunt'ın elini tutamaz. Güzel bir şey söylemeden önce çatalı silmek zorundadır. Köpeklerse onun için ideal bir dost değildirler.

Peki neden "Hayat Öpücüğü"? Ali Sunal'la ve Hatice Esendil'le yapılan röportajı izledim. Ali Sunal'ın aklına gelen ve iki senaristin yazdığı özgün bir eser olduğunu vurguladı. Ben filmin iyi olduğuna eminim. Filmi kötülemek gibi bir düşüncem de yok. Hatta bu tarz aşk filmlerini de gerekli görüyorum.
Ama As Good as It Gets (1997) filmi duyunca ilk aklıma gelen oldu.
Bunu da sizle paylaşayım dedim.

Yine de, film çok iyi iş yapar. Sonuçta Amerikan sineması da Uzak Doğu filmlerinden esinleniyor. Üstelik de bu alıntıları (Birebir aynısını çektiği halde) kendi orjinal fikri gibi sunuyor.

Altta da filmle ilgili bi köşe yazısı:

Titiz adamla aşk yaşanır mı? - FUNDA KARAYEL:



'via Blog this'

Wednesday, August 26, 2015

"Kişisel Arşivlerde #istanbul Belleği"

Taha Toros AnaSayfa:



"Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği" artık dijital ortamda! 
İstanbul Şehir Üniversitesi'nin başlattığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen içinde 3 bin insan hakkında bilgi ve toplamda 400 bin belgenin yer aldığı arşivin İstanbul ile ilgili 20 bin belgelik bölümü, ücretsiz olarak tüm araştırmacılara ve halka sunuldu. 



'via Blog this'

Thursday, August 6, 2015

#dikizaynamdadunya #asilozbay motorsiklet

#asilozbay #dikizaynamdadunya #motosiklet

www.dikizaynamdadunya.com - asilozbay@hotmail.com:

Gedik Üniversitesi
Spor Bilimleri Fakültesi, Öğretim Görevlisi · Istanbul, Turkey


'via Blog this'


http://www.motosikletradyo.com/asil-ozbay-yola-cikti.html

"Asil Özbay, “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” sloganı ile Kız Kulesi’nden motoruyla Balkan turuna çıktı.
Cesur Bir yürek Bir motosiklet ve Balkanlar’da tam 10 ülke… Asil Özbay kadınlara yönelik şiddete karşı sesini duyurmak için başta Mototal olmak üzere, destekçilerinin katıldığı Kız Kulesi’ndeki buluşma ile bugün (8 Temmuz 2015) yollara düştü.
1985 doğumlu Asil Özbay ülkemizin kanayan yaralarından biri olan kadın şiddetine karşı geliştirdiği projede tek başına 10 balkan ülkesini gezecek. Yolculuk Arnavutluk, Karadağ, Yunanistan, Slovenya, Sırbistan, Makedonya, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Kosova ve Bulgaristan’ı kapsayan bir yolculuk şeklinde 10 ülke, 20 gün, yaklaşık 8000 km sürecek bir motosiklet macerası olacak. Bu yolculukta da Asil Hanım’a Honda NC700X model motosikleti eşlik edecek."

http://www.motoetkinlik.com/roportaj-1-kadin-1-motosiklet-10-ulke-asil-ozbay/

"Kadın özgürlüğü temalı bir proje. Bu tur boyunca en başta göstermek istediğim, bir kadın olarak yollarımızın kesilmesine rağmen sınırları ne kadar aşabileceğimizdir. Ben aşina olduğum yolu seçtim, özgürlük, bireysellik, yollar ve motosiklet… Herkes kendi yaşam özlerini keşfedip o yol ile birlikte hayallerini gerçekleştirmeli. Bu her ne olursa olsun. Yaşanan kadın cinayetleri, kadınların özgürlüklerinin kısıtlanması, sokağa çıkarken dahi tetikte olmaları ülke olarak hepimizin yarası. “1 Kadın 1 Motosiklet 10 Ülke” projesi bu yaraya değinebilme isteği ile doğdu."

Asil Özbay - 1 Kadın, 1 Motosiklet, 10 Ülke





Wednesday, July 29, 2015

#kova #kova bucu 31 Temmuz 2015, KOVA BURCU’nda DOLUNAY – İçte Barış, Dışta Barışı Getirir :) | Bir Yol Haritası Olarak Astroloji

#kova #kova bucu

31 Temmuz 2015, KOVA BURCU’nda DOLUNAY – İçte Barış, Dışta Barışı Getirir :) | Bir Yol Haritası Olarak Astroloji:



'via Blog this'



"Unutmayın; KOVA’nın mesajı farklı olmaktan ve bunu ifade etmekten korkmamak ama farklılıklardan bütüne giden yolu bulmaktır!

Kayıp korkularına, kendimizi koruma kaygılarına, kendimizi ispat ve kabul ettirme çabalarına uzak, gönlümüze, öz-saygımıza, RUH’umuzdan gelen yol göstericiliğe yakın duralım bu DOLUNAY’da… Duralım ki, IŞIK BİZİMLE OLSUN ve BİZDEN YAYILSIN TÜM EVRENE :)

He Ain’t Heavy, He Is My Brother … Kardeşim Bana Ağır Gelmez!

Sevgi ve barış bütün evrensel inançların ortak mesajıdır ama biz nedense hep kendi inancımızı savunurken önce bu kanunu çiğneriz…"