Sunday, July 28, 2013

Kadın Dili: Bükçe

Kadın Dili: Bükçe


Source: Her Çocuk's photo.

Mutlu olmak için kendime not :) Unutmamak Lazım!


Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, “Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim.” dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum. Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.


Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor. Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!

-Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri biliyorum artık.

-Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok bilmediğin çıkacak ama ben o konulardan bahsetmeyeceğim. Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar modern olamadım.

Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi. Oğlumla şöyle keyif yaparak muhabbet edelim bakalım.

-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?

-İngilizce, Fransızca, bir de Türkçe'yle üç dil oluyor.

-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna “kadın dili” de diyebilirsin.

Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o ortaya cıkıyor.

-Kadınların ayrı bir dili mi var?

-Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öğrenmeli.

İyi de niye Bükçe?

-Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin adını ;Bükçe” koydum.

-“Bükçe zor bir dil mi baba?” diye sordu gülerek.

-Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin, biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca "seni seviyorum” diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni seviyorum” un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.

-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar ?

-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.

-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.

-Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. "Niye leb demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor?” diye canları sıkılır.

-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. “Niye düşünmedin?” diye kızıyor bana.

-Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.

-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?

-Var dedik ya oğlum, Bükçe'yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?

-Hazırım baba.

-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana “Bugün bir elbise aldım.” diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığından başlar, kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.

-Hikaye dili yani.

-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, “Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes.”
demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir. İster öyle de, istersen “seni sevmiyorum.” de. İki durumda da “seni sevmiyorum” demiş olacaksın.

-Ne alakası var baba “seni sevmiyorum” demekle “kısa anlat” demenin?

-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.

-Bu önemli. Bükçe'de dinlemek sevmektir diyorsun.

-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.

-Geçen hafta Canan bana “Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım.” dedi. Ben de “Böyle de iyisin.” dedim. Canı sıkıldı, bir kaç saat surat astı. ";Neyin var?” diye sordum. “Hiçbir şeyim yok.” dedi. Sence nerede hata yaptım?

-“Böyle de iyisin” derken o “de” ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır. “Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin.”

-Peki ne demem gerekiyordu?

-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün “Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok.” deseydin, günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup “Ağır mıyım?” derse sakın ;Evet, biraz” falan deme “Hayır” de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.

-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.

-Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.

-Ve asla unutmazlar, değil mi?

-Aynen öyle. Yıllar once annene, annesi için “Biraz cimri.” demiştim. Hala “Sen benim annemi sevmezsin.” der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.

-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.

-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama “Sen şunu mu demek istiyorsun?” diye asla yüzüne vurmayacaksın.

-Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni iğnelediğinde “Niye bana iğne batırıyorsun?” Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi yapacağım.

-Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı. “Akşama tok mu geleceksin?” diye sordu. Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen anladım annenin ne demek istediğini. “Tok gel, yemekle uğraşmak istemiyorum” demek istiyor. Anladım ama tabi “Ne demek istiyorsun?” demedim.

-Bu Bükçe'de kısa konuşma yok mu baba?

-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, “Neyin var?” diye. “Hiçbir şeyim yok.” diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.

-Bükçe'de “Hiçbir şey yok.” demek ";Çok şey var, benimle ilgilen.” demek oluyor, o zaman.

-Evet. Biz erkekler “Bir şey yok.” diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; “Şu anda konuşacak bir şey yok.” diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım.” demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.

-Bir arkadaşım da “Kadınların ‘Peki.' demesi tehlikelidir” demişti.

-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir 'peki', ‘olur', ‘tamam' her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe'de “Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım.” demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında “Peki canım, olur hayatım” gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.

-Zor bir dil baba.

-Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. İlk başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.

-Anlamak da pek kolay değil ama.

-Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar; fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.

-Nasıl yani?

-Mesela, karın sana Ne zamandır dışarı çıkmadık.” derse bunu suçlama olarak üstüne alma, canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. “Daha geçenlerde gezmeye gittik.” gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz.” de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.

-Küçük ama önemli detaylar.

-Aynen öyle. Mesela karın “Üşüdüm.” diyorsa, "Üstünü kalın giy.” demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.

-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik belki.

-Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.

-Not mu alsaydım... Epeyce detayı varmış dilin.

-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük “Fark etmez.”dir. “Fark etmez”i kadınlar “Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap.” diye anlarlar.

-En değerli sözcük nedir?

-Sen bil bakalım.

-“Seni seviyorum.” herhalde.

-Evet, kadınlar “Seni seviyorum.” sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler; "Söylemiştim, zaten biliyor.” diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.

-Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.

-Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlar da çok önemli tabii. kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.

-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.

-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama, eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.

-Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.

Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.

-Baba çok teşekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya başladım. Canan aradı. “Salonun perdeleri ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?” dedi. Tam “Fark etmez, sen seç.” diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi “Ev de perde de umurumda değil.” gibi anlayacağı aklıma geldi. “Tabii canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen.” dedim, çok mutlu oldu. Kendi seçecek.

-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.

-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bükçe'yi öğretmeseydin halimi düşünmek bile istemiyorum.

Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.

Wednesday, July 24, 2013

The Originals, Niklaus, Elijah, Rebekah




The Originals

The Originals is an upcoming American television series that will air on The CW during the 2013–14 American television season. It will air on Tuesdays in the 8/7c timeslot before Supernatural starting on October 15, 2013. Wikipedia
First episode: April 25, 2013
Network: The CW Television Network
Program creator: Julie Plec
Language: English
Cast: Joseph Morgan
Genres: Fantasy, Suspense, Thriller, Mystery, Comedy-drama,Romance Film, Teen drama, Horror, Supernatural drama


http://www.tv.com/news/the-originals-at-comic-con-2013-julie-plec-promises-a-darker-more-adult-show-137459513164/

"Before I tell you what to expect from The Originals this fall, I have a story I'd like to tell, so gather 'round, kids. Here goes: Comic-Con is mostly one big blur in my memory. It was fun, exhausting, exciting, and busy, but my favorite moment came when I was in the press room for The Originalsand Charles Michael Davis (Marcel) proceeded to get choked up about his own experience at Comic-Con."

http://vampirediaries.wikia.com/wiki/The_Originals_(TV_Series)

Starring

Joseph Morgan as Niklaus Mikaelson
Daniel Gillies as Elijah Mikaelson
Claire Holt as Rebekah Mikaelson
Phoebe Tonkin as Hayley
Daniella Pineda as Sophie Deveraux
Charles Michael Davis as Marcel
Danielle Campbell as Davina
Leah Pipes as Camille

"The Originals centers on Niklaus Mikaelson and the Original Family of vampires, as he returns to the supernatural crucible that is the French Quarter of New Orleans, a town he helped build centuries ago, and is reunited with his diabolical former apprentice Marcel. The show will feature two new characters who are witches, as well as a human female named Camille who is a psychology student fascinated by the study of Human Behavior. Cami is allured to the aberration of the French Quarter, resolute on answering the unanswerable question - what makes someone evil?"
https://www.facebook.com/cworiginals

http://theoriginalscw.tv/























http://www.imdb.com/title/tt2632424/


http://www.mtv.com/news/articles/1711139/the-originals-creator-secrets-comic-con.jhtml

"Things won't be so easy for Hayley (Phoebe Tonkin) in the Big Easy. As we learned during the backdoor pilot for "The Vampire Diaries" spin-off "The Original," the werewolf is pregnant with hybrid Klaus' baby — and a coven of witches is using her and her unborn child to force the bloodsucker to do their bidding."
http://www.cwtv.com/shows/the-originals

http://en.wikipedia.org/wiki/The_Originals_(TV_series)



Ücretsiz yazılımla kendi e-kitabınızı yayımlayın - Erdal Kaplanseren - Hürriyet Pasaj

Ücretsiz yazýlýmla kendi e-kitabýnýzý yayýmlayýn - Erdal Kaplanseren - Hürriyet Pasaj:

'via Blog this'


Ücretsiz yazılımla kendi e-kitabınızı yayımlayın
4- Calibre’ı edinin

Sıradaki adım, düz metni bir e-kitaba dönüştürmek. Bunun için http://calibre-ebook.com adresinden ücretsiz indirebileceğiniz Calibre isimli programdan faydalanacaksınız. Kurulum süreci son derece basit, işlem boyunca sadece “Next”e tıklamanız yeterli. Eğer bir e-kitap okuyucuya sahipseniz kurulum aşamasında ayarını yapmak isteyebilirsiniz. Okuyucunuz yoksa varsayılan seçenekler iş görecektir.


7- Sigil’i edinin

Şimdi bir e-kitabı olabilecek en iyi şekle sokmak için ince ayar yapan Sigil isimli ücretsiz programa ihtiyacımız var. Bu sayede e-kitabınızı şekillendirebilir ve içindekiler bölümü oluşturabilirsiniz. Programın son sürümünü http://code.google.com/p/sigil adresinden ücretsiz edinebilirsiniz. “Downloads” sayfasından Windows sürümünü seçmeniz yeterli.

E-posta: ekaplanseren@hurriyet.com.tr
Twitter: https://twitter.com/kaplanseren

Saturday, July 6, 2013

Under the Dome, Stephen King

Under the Dome



Published: November 2009
Author: Stephen King
Preceded by: Duma Key
Followed by: Blockade Billy
Characters: Dale "Barbie" Barbara, Julia Shumway, Junior Rennie, James "Big Jim" Rennie, Eric "Rusty" Everett




http://www.imdb.com/title/tt1553656/

http://en.wikipedia.org/wiki/Under_the_Dome
"Under the Dome is a science fiction novel by Stephen King, published in November 2009. It is a partial rewrite of a novel King attempted to write twice in the late 1970s and early 1980s, under the titles The Cannibals and Under the Dome. As King stated on his official site, these two unfinished works "were two very different attempts to utilize the same idea, which concerns itself with how people behave when they are cut off from the society they've always belonged to. Also, my memory of The Cannibals is that it, like Needful Things, was a kind of social comedy. The new Under the Dome is played dead straight."[1] From the material originally written, only the first chapter is included in the new novel.[2]"

'Under The Dome' Could Change Television
By DAVID BAUDER 07/02/13 04:59 PM ET EDT
http://www.huffingtonpost.com/2013/07/02/under-the-dome-change-television_n_3536657.html


http://www.pogdesign.co.uk/cat/Under-The-Dome-summary

"On an entirely normal, beautiful fall day in Chester's Mill, Maine, the town is inexplicably and suddenly sealed off from the rest of the world by an invisible force field. Planes crash into it and fall from the sky in flaming wreckage, a gardener's hand is severed as 'the dome' comes down on it, people running errands in the neighboring town are divided from their families, and cars explode on impact. No one can fathom what this barrier is, where it came from, and when-or if-it will go away."

http://www.ign.com/articles/2013/06/23/under-the-dome-pilot-review

Under the Dome: "Pilot" Review - IGN



http://www.ign.com/articles/2013/06/05/under-the-dome-5-things-you-need-to-know

Under the Dome: 5 Things You Need to Know
"No one is safe."
by Roth Cornet JUNE 4, 2013

Dead Anthropologists Play Golf in Heaven: Anthropological Theory

Monday, July 1, 2013

Jo, Le Grand, Jean Reno


Jo, Le Grand; Jean Reno

http://en.wikipedia.org/wiki/Jo_(TV_series)

"Jo (previously known by the working title Le Grand) is an English-language French police procedural television series created by Canadian screenwriter René Balcer of Law & Order fame with French writing team Franck Ollivier & Malina Detcheva, known for the mini-series Lost Signs. It is co-produced by the French Atlantique Productions and the Belgian Stromboli Pictures companies in association with broadcast partners TF1, RTBF, Sat.1, ORF and RTS.
The series, shot entirely in Paris, is centered on Jo Saint-Clair, a cop played by French star Jean Reno in his first lead TV role. Along with his team, Jo attempts to solve murders taking place around some of the French capital's most famous locations.
Jo premiered in Italy on Fox Crime on January 17, 2013 where it was a ratings success, garnering twice the number of viewers asBorgia, and has since been broadcast in several other European countries and across Latin America and souther Africa, with its debut in an English speaking country set for May 19 in the United Kingdom and Ireland. Among the partner channels, it premiered inBelgium on La Une on April 18, 2013 and a week later in France on TF1. A second season was initially expected with the first having been a ratings success and Jean Reno having signed for two seasons from the get-go,[1] however it was later announced in early June 2013 that TF1 had cancelled the show."

http://en.wikipedia.org/wiki/Jean_Reno

http://www.imdb.com/title/tt2476706/

http://www.foxinternationalchannels.com/shows/jo

http://www.hollywoodreporter.com/news/jean-renos-detective-series-jo-564715
"The series, launched on TF1, averaged a disappointing 6.1 million viewers.
PARIS – After struggling with low ratings since its debut this spring, Jean Reno’s detective series Jo has been canceled after only one season.The series, launched April 25 on TF1 and heavily promoted at MIPTV that month, averaged a disappointing 6.1 million viewers, with 7.5 million for its premiere but only 5.3 million for its latest showing. That's still roughly 25 percent of French viewers, but not enough to make up for its lavish production costs, at nearly nearly $2.64 million (€2 million) per episode."








Guide des épisodes 

Ep. 8 : Catacombes

Ep. 7 : Opéra

Ep. 6 : Le Marais

Ep. 5 : Place Vendôme

Ep. 4 : Pigalle

Ep. 3 : Invalides

Ep. 2 : Concorde

Ep. 1 : Notre-Dame


Cast & Crew (Source: http://www.foxinternationalchannels.com/shows/jo#)




Joachim “Jo” Saint-Clair is a Parisian police detective who knows both sides of the law. As a kid, he wit- nessed life on the streets, learned all the tricks: how to forge a check, pick a pocket, steal cars, make fake IDs or trail someone without being noticed. When he was 16, Jo’s mother was killed and found in a garbage dump, leaving the teen on the streets. But he was lucky to meet Commissaire Michel Saint-Roch, who became his mentor. Saint-Roch saw Jo’s potential and helped him channel his anger into more productive pursuits. Jo decided to join the police, and soon became a part of Saint-Roch’s BRI anti-gang squad.
















"Interview with Jean Reno, for his new TV series "Le Grand"
by mipmarkets1 year ago
2,102 views
MIPBlog spoke to the world-famous French actor about "Le Grand", the Paris-bas…
http://www.youtube.com/watch?v=Ru5rYhASLW8"