Sunday, March 10, 2013

Senden sonra neden onunla evlendi? - Pucca Günlük - Hürriyet

Senden sonra neden onunla evlendi? - Pucca Günlük - Hürriyet:

'via Blog this'

"Erkeklerin evlilik arefesinde olduğu uzatmalı sevgilisinden, “Boğuldum, bunaldım” diye feryat figan ayrıldıktan hemen sonra gördükleri ilk kadınla neden evlendiklerinin sebebini buldum!

İlişkinin başlarında, malum, çoğumuz karşımızdaki bizi daha fazla beğensin diye farkında olmadan halimizde, tavrımızda ‘ufacık’ değişimler gösteririz. Sevmediğimiz mekânlardan hoşlanır gibi yaparız, 7/24 sevişmeye hazır bir şekilde tepeden tırnağa bütün nokta atışlarını tamamları. O gerizekâlı erkek sürüsü arkadaşlarıyla çok eğleniriz, “Hepsi çok iyiler aslında” ayağına yatarız, o aramazsa asla aramayız, telefonu böğrümüze koyar, acıdan kıvranırız ama yine de ilk arayan biz olmayız.
Kıskançlık desen -ki şahsen benim en büyük taktiğim- önce “Kıskançlık, kendine güveni olmayan kadın davranışıdır. Aramızda bir bağ var diye ne sen benim hayatımı daralt, ne de ben senin.” der, fakat ilk kıskançlık krizinde şöyle laflar çıkar ağzımızdan: “Benim gibi kızı bile ne hale getirdin! Hayatta ya hayatta diyorum bak, asla yapmayacağım şeyleri yapıyorum şu an! Bu şekilde bi’ tavır takınıyorsam sana demek ki şu hatalısındır, demek ki senin görmediğin bazı şeyleri görüyorumdur. Bunu kavgaya çevirmek istiyorsan sen bilirsin. Kavga etmeyi beceremem bile, korkarım ben.”
O, GERÇEK YÜZÜNÜ GÖRÜNCE
İlişkinin devamındaysa o kavga etmeyi beceremeyen ben, başlıyorum saydırmaya: “Nerdesin? Neden? Gittiniz şimdi oraya, kimler var peki? O şıllık yanınızda di mi? Allah kahretsin seni de onu da! İş arkadaşın filan fark etmiyor. Ayrılacaksın o işten o zaman. Ben sana ne yaptım ya? Ne yaptım da bana bunları yapıyorsun?” Neymiş, alt tarafı adam işten sonra arkadaşlarıyla yarım saat bir şeyler içmek için takılmış! Oturduğum yerden o yarım saati adamın burnundan getirtiyorum, ağlatana kadar uğraşıyorum. O garibim de seviyor demek ki ilişki senelerce böyle sürüp gidiyor, evliliğe doğru ilerliyor. Fakat ayrılıp barışmaktan evlilik için bir hamle yapamıyoruz. Adamı tüm sosyal çevresinden söküp alıp, ikimize küçücük dar bir alan yaratıyorum.
Bu arada ilişkimizin başında satış yaptığım, görüşmediğim arkadaşlarımla ilişkinin sonuna doğru daha sık görüşüyorum çünkü kendi daralttığım alan beni de bunaltıyor. Ama adam asla görüşemez, arkadaşı Nobel Fizik Ödülü almış bir profesör bile olsa benim gözümde “İşe yaramaz hıyarın teki! Seni de kullanmaya doyamadı. Karı kızdan başka derdi yok, sevmiyorum o adamı sana zarar verecek, uzak dur!” Kavga ederken büyüdüğümü, güçlü olduğumu düşünüyorum. Bu ego yüzünden de zaten farkında olmadan kavgadan zevk alan biri haline dönüşüyorum.
“O EVLENİYORMUŞ”U DUYUNCA...
Paylaştığımız şeyler sadece ettiğimiz kavgaların tozları oluyor, kimse bizim ilişkimizi ciddiye almıyor. O hoşlanma, o birini sevme, kendini ona ait hissetme duygusu yerini hırsa, öfkeye ve inada bırakıyor. Sonra yine bir gün rutin ayrılıklarımızdan birini yaşıyoruz, ben de artık çok yorulduğum için bir süre kendimi çekeyim diyorum, nasılsa barışırız derken ikimizle alakası bile olmayan birinden sanki grip olmuş dercesine “O evleniyormuş” lafını duyuyorum. Sonrası hüsran, bunalım, dizleri karnına çekerek ağlama günleri, her şarkının, her mekânın onu inadına hatırlatma zamanları, acı, acı ve acı...
Adam haklı. Çünkü sadece kavga ederkenki halimi hatırlıyor, onun için onun hayatına engel olmaktan başka bir işe yaramayan küçük bir psikopat haline geliyorum. Şişmiş, kızarmış gözler, korkunç mesajlar, sürekli ders verme isteği, kontrolsüz öfkeler derken karşısına çıkan ilk normal kıza denize düşen yılana sarılır misali sarılıyor. Kız senin benim gibi bir kız. Ne artısı var, ne eksisi... Sadece o da her kız gibi, ilişkinin en başında dünyalar güzeli. Kıskançlık yok, bunaltmalar yok, kavga desen zaten beceremez tam hayalindeki kişi, tam sığınacak liman. O kadar balık hafızalı ki benle yaşadığı ilk günlerin nasıl olduğunu hatırlamıyor bile! Hatırladığı tek şey: “Çok boğulmuştum.”
Geberseydin!"

No comments:

Post a Comment