ÇAY VE AŞK
Şuan çok utanıyorum..Şimdi ben size uykularımı kaçıran,başım ağrıdığında bile onun varlığına sığındığım,ellerimden tutunca sıcaklığını bırakmak istemediğim,içime dolunca yüreğimi ısıtan,en vefalı ve yıllardır beni hiç terk etmeyen sevgilimi onunla olan maceralarımı nasıl anlatayım?
Çay ve ben..Biz çok eski,çocukluk aşkıyız onunla..Bazen düşünüyorum bu aşkın aramızda nasıl doğduğunu.. Dedemler Dersim in heybetli Munzur dağları eteğinde, dağdan köpük köpük akan Munzur suyunun kenarında ki masal köyü denilebilecek bir doğanın içinde yaşıyorlar. Dönüp-dolaşıp Köy Ensitülü dedemin anneannemle her akşam törensel olarak hazırladıkları kekli-börekli ya da hafif köy kahvaltılı bazı akşamlar Munzur suyu kenarında bazen de köyün tam ortasındaki evlerinin balkonunda demliklerce içilen 5 çayları benim çayla olan bu aşkımın sebebi diye düşünüyorum..Eğer çaylar evdeki balkonda içiliyorsa sofraya her zaman iki- üç bardak fazla konur..Evin önünden tarladan ya da hayvanları otlatmaktan gelen köylülerin evimizin önünde beş on dakika durup soluklandıklarında bir çay molası verdikleri ve günün kritiğini yaptıkları köy kahvesi,köy odası alanıdır adeta burası…Artık buradaki sohbetlerde,bir demlik çay biter,bir daha demlenir,o da biter tekrar demlenir derken bir bakarız ki gün batmış ve saatler akıp gitmiştir..
Yok eğer 5 çayı evin balkonunda değil de bu kez de Munzur suyu kenarında içilecekse; dedem bir kolunun altına şezlongunu diğerine de piknik sepetini alır; Anneannem de 5 şişle elinde desenli çoraplar örerek yürüyüş halinde oturacağımız su kenarındaki ağaçların altına gideriz..Burada dedem gençlik anılarını anlatır,bir yandan piknik tüpünde kaynayan demlenmiş çay Munzur suyunun insanı hipnotize eden sesi ve serinliğinde çaylar yudumlanırdı…
Bir de çay benim köyümde zengin olmayan yemek kültürü ve ekonomik sıkıntının kurtarıcısı ve can simididir..Her öğünde ve misafir geldiğinde mutlak çay ve kahvaltı vardır..Bunları düşününce belki de çaya yakınlığımın sebebi oldu bu etkenler diyorum..
Ünlü ozanımız Aşık Veysel Şatıroğlu sevdiğine diyor ya;
“Benim sana verebileceğim çok bir şeyim yok aslında..
Yol var gidersen,
Ben var seversen,
Çay var içersen.”
Çayla buluşmak için hiç randevulaşmayız.. Çünkü gün içinde,duruma göre her an her yerde buluşma yerimiz ve belli bir saatimiz yoktur bizim..Canımız ne zaman isterse,beynen konuşuruz ve o an buluşuruz zaten..Bunun için birbirimize buluşma randevusu vermeyiz..
Sabahları kahvaltımın vazgeçilmezi, iş yerimde masamın vazgeçilmezi çay fincanım,yemek üzerine içtiğim rahatlatıcı kas gevşeticim,arkadaşlarımla buluşmamdaki doyumsuz sohbetlerin kahramanı,soğuk kış günlerinde üşüyerek eve geldiğimde içimi ısıtan vefalı dost,vapurda İstanbul a ve Adalara giderken Simit,peynir ve çay la İstanbul tablosudur benim için…Eğer o gün ki telaşta akşam 5 çayı içmediysem ya da kahvaltıda çay yerine başka bir içecek tercih etmişsem,baş ağrımın nedenidir çaysızlık ve o an ki ilacımdır çay…
Vel hasılı,Çay kırk yıllık yaşımda beni hiç terk etmeyen en vefalı arkadaşım,dostum,sevgilim ve yol arkadaşımdır…
Özlem Gündoğan
Comment by Özlem Gündoğan:
"Bu gece ilginçtir arkadaşlarım sırayla Çay a olan sevgilerini anlatan paylaşımlar yapınca bende bu kervana; Mario Levi hocamın Yaratıcı Yazarlık dersinde AA ortalamayla aldığım ders notlarımdan birini dedemle köyümüzde CAY üzerine yazmıştım..Biraz uzun olmakla beraber paylaşmak istedim..Bu da benim şuan hayatta olmayan,her yıl köye gittiğimde dedeme olan hasretimle yaşadığım hatıralarım ve Çay a olan aşkımdır..!"
Özgür Bacaksız
yani öyle zaman oluyordu ki küçük bir ekmeği bile üç, dört parçaya bölüyorduk, ekmeğin keyfi ve tadı öyle daha çok çıkıyordu... büyük parçalar tatmin etmezdi bizi.. anne elinin değdiği her şey kudretliydi, candı, emekti... ekmeği öyle bir paylaştırırdı ki annem mübarek sanki cetvelle ölçüp koparıyordu, herkese eşit parça düşüyordu, hak geçmezdi kimseye. şimdi her şeyin tek kişiliği var, tek kişilik hayatlar, parçalar.. hayatı parçalara ayırmayı unuttuk, tadı da kaçtı tüm lezzetlerin... büyük parçaların altındayız, eziliyoruz... bana o üçe böldüğümüz ekmekli günlerin tadını verecek lezzet-i ikram yok, ahey...
Ozlem Gundogan Ama yine de şanslıyız ki; o 3 e bölünmüş ekmekli günleri yaşayabildik..Yoksa biz de bu tadın farkını ve ayrıcalığını hiç bilmeyecektik..! İyi ki yaşamısız bunları...
Berkay Erden At arabalı, parke caddelerimiz vardı. Gece sokak aralarından çocuk sesleri, bizim seslerimiz yükselirdi. Tüm mahalle oynardık her oyunu. Saklanan kız, erkek çocuklar bir abisi, ablası üst üste dizili 9 taş devrilsinde oyunu kazanmış olsunlar diye beklerlerdi. Ali'nin annesi seslense. Pelin'de burada diye hep bir ağızdan bağırırdık. O zamanlar rüzgar sıcak eserdi. Saklandığımız tek şey saklambaç'taki ebeydi.
No comments:
Post a Comment